Halk Adamı

Cinsiyet ayırımı yapılmış gibi düşünecek hanımlar bağışlasın, bazı değimlerde nedense olaya bu açıdan bakılmıyor. Sanırım bu, doğal gelişimin ve yaşamın etkisine bağlıdır. Örneğin, “Tabiat Ana” deriz ama Tabiat Baba demeyiz. Çünkü ana, ailede ve mekânda doğuran ve büyütendir. Baba ise güç isteyen emekleri karşılayan, ana ile aileye maddi ve manevi yardımcı olandır. Artık kadınlarımız da her işi üsleniyor. Yani istisnaları düşünmeden, “Halk Adamı” konumuza devam edelim.

Üç hafta önce ülke düzeyinde yerel seçim yaptık. Demokrasilerde seçimin önemi çok fazladır. Halk iradesi ifadesinin ötesinde, halkın kendi adına bazı hizmetleri yapacak ve yöneteceklerin seçmesidir. Ana hedef olarak, seçilenlerin işinin ehli, dürüstlüğü, başarısı ve samimiyetidir. Yani, liyakat seçimin baş tacıdır. Toplumun seçilenlerde aradığı hazımlılık, hoşgörü ve paylaşımcı olmasıdır. Bu yüzden, gelişmiş toplumlarda demokrasinin asla alternatifi düşünülemez.

Ülkemizde bir asra yaklaşan Cumhuriyet rejimi ile 73 yılı bulan demokraside, halkı sadece seçilenlerin yönetmesi esasıyla oldu ve onlara, halkın adamı gözüyle bakıldı. Ama bazıları bunu hazmedemedi, daha fazlasını, devamlı kendisinin seçilmesini istedi ve ben yoksam ülkede olmaz şeklinde dayatabildi.

Halkın adamı kimdir? Örneğin, Atatürk bir Halk Adamıydı. Çünkü o, saltanatı bilen ve halkına, hiç olmayan hakları ve değerleri tanıyandır. Saltanat, çoğumuzun bildiği bir Ortadoğu klasiğidir. Ortadoğunun yönetenleri, halkı sefalet içindeyken sarayında safahat âlemleri içinde olmuştur. Halk Adamı, halkın yarattığı imkânları halkı için kullanan, savurgan olmayan ve harcamaları şeffaf olanlardır.

Son yapılan yerel seçimde, İBŞ Belediye Başkanı seçilen Sn. Ekrem İmamoğlu’na, 17 gün sonra hakkı verildiği halde yok sayılmak isteniyor. Sn. İmamoğlu da, inatla barış için direniyor. Umarız aynı çizgide kalır, rakiplerine Halk Adamlığını ve kendine güvenen halka da samimi olacağını kanıtlar.

Son günlerde ve bazı sebepler ile Halk Adamlığı yanında ve karşısında olmaya göre gelişen örnekleri de eklemek istiyorum. Yer Hakkâri Çukurca sınırı, tarih 20.04.2019, teröre 4 şehidimiz var. Bağımlı bir gazete manşeti, “Mutlumusun Ekrem.”, manidar değil mi? Çünkü İstanbul’da, yeni başlangıç mitingi var, hazımsızlık diz boyudur.

Bu anlamda, Hz. Ömer’in bir anısını da eklemek istiyorum. Hz. Ömer bir beldeyi ziyarete gider. Kendisine bal ve süt ikram edilir. Hz. Ömer sorar; “Bu beldedeki insanlar bunları yiyebiliyor mu?” Hayır, yanıtını alır ve der ki, “Alın bunları önümden, bir yönetici yönettiği halkın en fakirinin yediğini yemedikçe, giydiğini giymedikçe, o yönetici ZALİMDİR.”

Adaleti ile ünlü İslam büyüğümüz Hz. Ömer 1050 yıl önce böyle düşünürken, bu günün halkı soğan ve patatesi yarımşar kg. zor alabiliyor. Ama yönetenlerimiz saraylarında kuş sütü dahi eksik olmadan yiyip içiyor. Anlaşılması çok zor değil mi?

22.04.2019

Hüsnü ARSLAN

Yorum bırakın