İkinci Yüzyıla Çağrı

Bin yıl önce batıya göçüp özellik Anadolu’ya yerleşen Türk Milleti, Atatürk ve arkadaşlarının kurduğu Türkiye Cumhuriyeti devleti (TC) ile kalıcılığını kanıtlamıştır. Asırlarını Ortaçağ kapsamında, az üreterek gelişmeden yoksun kalmış bu millet, son bir asırda çok şükür gelişmek için üretmenin şart olduğunu da görebilmiştir. Açıkça, buraya gelişimiz de, Atatürk ve arkadaşları sayesindedir.

“Gelelim Fasulyenin nimetlerine”; Evet, söz sıramızda fasulye yok ama ne yapalım, lafın sırası asıl vurgulanacak yere gelince böyle başlandığını biliriz. Yani, Türk Milleti Anadolu’ya geldiğinde üretecek bir şeyler bulamamış mı? Elbette bulmuş, en azından kendi çabaları ile hayata tutunabilmiş ama katma değerli ticari ürün üretememiştir. Çünkü sosyalleşme sorunlarımız olmuştur.

Eminim ki şu anda tükenmişliğe takılmak istenene kulp, bilinçli ve kasıtlı olarak TC, bir asra rağmen konulan hedeflere ulaşamadı propagandası hazırlıkları vardır. Yani iktidarın seçim mimarları savunma yapı iskeletini bu temel üzerine kurmaktadır. Aslında birinci yüzyılın ilk çeyreği, tüm olumsuz konumlara rağmen, üzerine düşeni fazlasıyla yerine getirmiştir.

Mesela, temel ihtiyaç maddelerinin üretiminde öz kaynaklı ham maddelerimizin seçimi ile yerli mal haline gelmesi, tarımın verimliliğinin artırılması ve üretici insan gücünün yetiştirilmesi asla küçümsenemez. Küçümseyenler, şu andaki kara tabloya başarısızlıklarının neden olduğunu bilmelidir. Ülkede, çok açık tarikat ve cemaatler haritası oluşmuştur. Bu haritanın asıl hedefi, güzel Anadolu’muzu Ortadoğu’nun ateş çemberi içine sokmaktır.

Bakınız bunu size, basit ve önemli bir örnek ile anlatmak istiyorum. Belki hafife alanlar olabilir ama fark etmez. Ben ilkokulu 1950-51 döneminde bitirdim ama orta öğretime 1955-56 döneminde bir şekilde Ankara’da başlayabildim. Ankara’daki E.T.Ö.O bünyesinde, 1946-47 döneminde, zamanın M.E. B’lığı Müsteşarı tarafından başlatılıp devam eden Kim. San. Enstitüsüne zorunlu olarak girdim. Sınaî Kimya dersimiz kapsamında ülkemiz ve dünyadaki sanayi ürünlerine ait elden ele dolaşan yüz’e yakın şema ve krokilerin kopyalarına bakarak bizzat çizerdik.

Başka imkânımız yoktu, örneğin, fotopy gibi… Yine o yıllarda aynı yerlerde UNESCO faaliyetleri vardı. Diğer meslek liselerinin temrin resimlerini dahi teksir benzeri ofset baskılar ile hazırlayıp dağıtırlardı ama öğrenci temrin resmini anlamak için kendini yormazdı. Biz ise koskoca işetmelerin krokilerini çizerken işlem diyagramını anlamış olurduk. Buradan aktarmak istediğim ana fikir, teknoloji’nin emek ile öğrenildiğidir. Staj için o işletmelere gittiğimizde, avantajlı öğrenciler olurduk.

Kemal Kılıçtaroğlu, doğru yoldadır, başarmasını diliyorum. Yüce Tanrı’dan, 1.yy’ın nimetlerini heba edenlere daha çok fırsat vermemesi için niyaz ediyoruz. Ayrıca, Ortadoğulu süpürge birikimleri şeyh, şıh, molla, tarikat, cemaat ve kul hakkı yiyen soyguncu kral yandaşlarının sonları yaklaşıyor. Dünya,  bu pisliklerden arınacak ve o zaman gerçek İslam’a kavuşulacaktır. Şimdiden, Gazanız Mübarek Olsun!

04 Aralık 2022

Hüsnü ARSLAN

Yorum bırakın