Eğitimde Türk Mucizesi

Gezen canlılara, önceden saptanan olumlu davranışları kazandıran hizmetin adı eğitimdir. Eğitimde Türk Mucizesi diyerek başladık fakat eğitimde mucize olmaz, olsa olsa devrim olur. Çünkü eğitim planlı, programlı ve bilinçli olarak yapılan bireysel, toplumsal hizmettir. Atatürk’ün vefa duyduğu ve asırların ihmalindeki köylülerimizin eğitimi için talimatına uygun çalışmalar, onun vefatı öncesine yetişmemiş ama 17 Nisan 1940 da TBMM’den Köy Enstitüleri olarak geçerek yasalaşmıştır.

Mart ayındaki doğal uyanış Nisan da geliştiği için Nisan ayına, gelişme ve eğitim ayı demiştik. Çünkü gezen canlılarda istenen olumlu gelişmeler, planlı, programlı, belirli sürece bağlı uygulamalı formal eğitimler ile oluyor. Eğitimin sonunda kazanılacak hedef önceden biliniyor ve planı ile programına yazılıyor. Formal eğitimi profesyoneller verebiliyor. Formal eğitimde olumlu davranışları kazandırmak esas oluyor. Yani olumsuz bir davranışı hedefleyen formal eğitim olamıyor.

Köy Enstitüleri ile amaçlanan, köy çocuklarına ve halkına eğitimde ve üretimde destek olmak,  bilinç ile verimliliğe katkıda bulunmaktır. Özellikle köy okulları için öğretmenlerin yetiştiği okullar(Köy Enstitüleri), 1940 yılında çalışmaya başlamış ama ne yazık ki devamı 1946 da ABD baskısı ile engellenmiştir. Bu kadar kısa sürede yetişen öğretmenlerin başarıları dünya milletlerinin ilgi odağında olmuş ve kapanma kararına karşı “Eğitimdeki Türk Mucizesi sona erdi.” diyerek üzüntülerini dile getirmişlerdir.

Böyle önemli programın açılış ve kapanışına onay veren dönemin Cumhurbaşkanı İnönü, 1966 yılındaki beyanını gazetelerde okuduğumda şaşırdığımı söylemek isterim. Çükü Köy Enstitüleri benim çocukluk hayalim olduğu için ilgi alanımdaydı. İsmet İnönü, 1966 yılında hayatı boyunca hatırlanacak önemli eserlerinin başında, Köy Enstitüleri ve çok partili hayata geçiş olacağını söyledi. 1941de Köy Enstitüleri hakkında şu ifadeleri dile getirmişti: “Köy enstitüleri, cumhuriyetin eserleri içinde en kıymetlisi, en sevgilisi sayıyorum. Köy enstitülerinden yetişen evlatlarımızın muvaffakiyetlerini ömrüm boyunca yakından ve candan takip edeceğim.”

Biz maalesef böyleyiz. Yıllarca devletin baş koltuğunda oturanların, dün söylediği ile bu gün söylediği zıtlaşır. Erdoğan’ın, 15 Temmuz 2016 olayını tanımlamakta kaç kez karar değiştirdiğini biliyorsunuz. Umarız seçilme derdi kalmayınca örneğin, Liselerin isim başına “imam” sözcüğünü eklediği veya imar affı ile güneydoğu feleakeine sebep olduğu için kendini suçlu görürse şaşmayalım.

Bizim demokratlık iddialı politikacılarımızın değişmeyen amaçları, koltuk sevdası için sandıktan çıkmak ve saltanat sürmektir. Bunun için yalanı, dolanı, hakkı, hukuku ve adaletsizliği hiçe saymaktır. Demokrasiye bağlıyız derler ama gerçek demokratlar gibi asla özverili olamazlar. Demokratlığın coğrafyası olmayacağına göre farkın ne olduğu sorusunun yanıtı, kafaların Ortadoğulu olduğudur.

Kafaların şartlanması yeni değildir. Tam beş yüz yıl önce hilafetin gelişinden bu yana halkımızın beyinleri uyuşturulmaktadır. Buna cumhuriyet ile ara verildiyse de, son 21 yılda yeniden artarak devam etmekte tarikat ve cemaatler kontrolü ele almaktadır. Şartların değişmesi fırsatı için bir ay süremiz kaldı. Bir ay sonra sandığa gitmeden silkelenip kafamızı toparlamazsak, Ortadoğu kâbusundan kurtulamayız.

14 Nisan 2023

Hüsnü ARSLAN

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s