Arka Planı ile 15 Temmuz

Cumhuriyet kuruldu ve kurumsallaşma için yıllarca uğraşıldı. Demokrasiye geçildi, Atatürk sevgisi azalmadı. Darbeler oldu, bayramları gündemde kalmasına yetmedi. Atatürk’e hakaret edenler, hiçbir zaman görüşlerine destek bulamadı. Bu yüzden kimse önemli günlerde Anıt kabre gitmem diyemedi. Ama yinede bu gün olmadı belki yarın olur umuduyla karşı durma ve karalama kampanyası devam ediyor/ettiriliyor.

Cumhuriyetin kuruluş öncesinde savaşarak, sonrasında geceyi gündüze katarak uğraş veren Atatürk ve arkadaşlarının başarıları hepimizin ezberindedir. Amacım yeniden anlatmak değil ama öncelikle çağdaş eğitim, tarım ve hayvancılıkta verimlilik, daha da önemlisi hammaddesi tarıma dayalı ve finansmanı yanı başında olan sanayileşme, bir asır öncesinin ekonomik kalkınma efsanesidir. Bağışlayın, en azından bu özeti kaydetmem gerekiyordu.

Atatürk bunları yaparken elbette halktan vergi toplatmış, hizmet almış, savaşırken omuz omuza olduğu halkına moral vermiş ve destek olmuştur. Her zaman halkının hakkını korumuş, mülkünü yandaşlarına değil, kamulaştırıp halkına bağışlamıştır. İşte bu yüzden vefatından bu yana 85 yıl geçtiği halde halkın sevgisi hep çoğalmıştır. Bu durumda onları karalamak isteyen kim olursa olsun, diğer liderler gibi koltuktan inip veya terkihayat ettikten bir iki yıl sonra unutulacaktır.

Şimdi gelelim 1946 yılına, Türk toplumu ve TC siyaseti için bu tarih milattır. 1950’li yıllarda Ankara’da öğrenci idim. Kavaklıdere semtinde Amerikan mahallesi vardı ve her akşam Gazi Eğitim Enstitüsü ile Körler okulu arasındaki sahaya gelip beyzboll oynarlardı. Ankara dışında İstanbul, İzmir ve Adana gibi illerde de, ABD mahalleleri olduğunu duyardık. Bana göre onlar, fakir Türk halkına destek için değil, tepelerine ne zaman bineceğiz planı yaparlardı. Ama halkımızdan tepkiler artınca kaçtılar.

Şimdide askeri darbelere gelelim. İlki 27 Mayıs 1960, sonuncusu da 15 Temmuz 2016 da olmuştur. Utanç verici olduğu için darbe sayısını söylemek istemiyorum. Yaklaşık 60 yıl boyunca olan darbelerin baş sorumlusunun askerlerimiz olduğunu söylediler. 15 Temmuz 2016, askerlerimizin darbelerden dolaylı sorumlu olduğunu, suçlamada en azından politikacıların samimiyetsizliği kanıtlanmıştır. Darbenin bayramı olur mu? 27 Mayıs’ın bayramı 17 yıl sürdü, 15 Temmuz bayramının olması zaten gariptir.

Darbelerin suçlusu, tabi ki ABD, işbirlikçi parti yöneticileri, tarikatlar ve terör gruplarıdır. Eğer devlet Atatürk ilkelerine göre yönetilseydi, tarikatlar ve cemaatler sahnede olamazdı. Terör ise, ABD’ye misilleme ile önlenebilirdi. Çünkü bizim ABD’ye ters kararımıza karşı ambargo ve yaptırımları her zaman olmuştur. Bunu yapabilmek için de, devleti yönetenlerin sırtları ABD’ye dayalı olmamasına bağlıdır. Atatürk’e ve arkadaşlarına çamur atanlar da, ABD ve yandaşlarıdır.

Eğer 15 Temmuz 2016 akşamı uçak ile gezinmeler ve tünellere sığınmalar yerine, henüz kandırılmamış askerler ile emniyetçilere destek olunsaydı, sokak ve teşkilatta ölüm ve yaralanmalar az olurdu. Boğaz köprüsündeki askerimizin boğazı hunharca kesilmezdi. Aradan 7 yıl geçti, hala kim suçlu kim güçlü belli değil, korunan kaçıp kurtuldu, geçmişteki ballı “Hoca efendimiz” sözü edenlere, sen ne demek istedin denmedi denmiyor. Kozmik odaya girilmiş ama sonrası şaibeler sır olmuştur.

13 Temmuz 2023

Hüsnü ARSLAN

Yorum bırakın