Tarikat Gölgesi

Başlığa düştüğüm “Tarikat Gölgesi”, ne yazık ki fazlaca muğlâk bir ifadedir. TDK açısından ele alındığı zaman muğlâk kelimesi, anlaşılmaz ya da anlaşılması güç bir durumu göstermektedir. Herhangi bir konu ya da olayın karmaşık ve çapraşık hale geldiğini anlatır. Diğer bir deyişle sonucu ya da nasıl biteceği noktasında durumun havada asılı kaldığını anlatır. Bu duruma zaten TBMM, 2024 bütçe görüşmelerinin, başında milli olan Eğitim ve Savunma Bakanlıkları bütçeleri dolayısıyla gelinmiştir.

03 Kasım 2002 tarihinden beri RTE = AKP olarak tecelli eden ve 22.yılına gelinmiş siyasi hareketin, arada bir gündeme oturttukları BEKA sorununun son adıdır “Tarikat Gölgesi”. Çünkü bir sonraki yazımın konusu “Siyonizm” olacak ve orada detaylarını ele alacağımız konunun ilk aşamasıdır “Tarikat Gölgesi. Bu ilk aşamada ve 2.dünya savaşı sonuçlarına dayanan ABD’nin, demokrasi maskeli olarak Ortadoğu’daki tarihi zemine taşıdığı Yahudilerin 75 yıllık özgeçmişinin destekçileridir “Tarikat Gölgesi”.

Osmanlı çöküş döneminde, Anadolu toplumuna yabancı din grevlileri (misyonerler) dadanmıştır. Onlar, halkımıza iradesi dışında saptırılmış inanç bilgileri aktaran sahte dindarlarıymış. Aslında bu görevler, hilafet Osmanlıya taşındıktan sonra ikiyüzlü arap din görevliler ile başlamış ve Osmanlının baskılarına karşı misilleme güç olmuşlar. Zaten evvel ezeli ve hala da sürüp giden Türk/arap uyuşmazlığında, arap kültürünün bir nevi taktik oluşu devam etmektedir.

Zamanla Osmanlı, bu arap kepazeliğinden kurtulmayı düşünmüş, bu kez tarikatların duvarına toslamıştır. Çünkü misyoner ve tarikatların düşmanlığı birleşip, halkı resmen köleleştirmek için amaçlanmıştır. Şu an demokrasi adına devlet yönetenlerin hedefi, yaygın kölelik düzenini geçerli hale getirmektir. Böylece, seçimde kullanılan oylar halk iradesi yerine köle çoğunluğuna ulaşmasını sağlayıp, TBMM, hükümet ve yargı kadrolarını, tek adamın isteği doğrultusunda oluşturmak ve de tam bir Ortadoğulu ülke olmaktır.

Birisi televizyon haber ekranına çıkıyor, “patron sizsiniz, siz ne isterseniz onu yapma gücüne sahipsiniz diyor.” Artık bu laf, değersiz kalmaktadır. Çünkü bütçe için söz alan devletin milli bakanlıklarının Bakanları, sizin karşı olduğunuz tarikatlar, bizim büyük işler yaptırdığımız STK’dır diyerek savunuyorlar. Ve devamla ekliyorlar,”Biz tarikatları kabullendik, sizde kabullenin.” Anayasaya rağmen bunu söyleyen Bakan, saygınlığını yitirmiş ve köleliğe razı görünüyor. Tarikat gölgesinin daha açık yansıması olabilir mi?

Evet, bir asır önce Atamızın yasakladığı tekke ve zaviyeler, son 75 yılda hortladı ve baştacı edildi. Anayasaya göre hala yasak olan bu nifak yuvalarını, TBMM kürsüsüne çıkan zavallı bakanlar överek milletine, devletine, karşı suç işliyorsa, 15 Temmuzlar her an kapıda demektir. Eğer bizler bu ülkenin patronları isek, koltuk ve saltanatları uğruna ülkeyi tarikatlara teslim edenlerin ihanetlerinin önünü kesmek zorundayız. Aksi halde kendini patron sanan millet, bir anda tarikat kölesi oluverir.

Cumhuriyet ile tarikat ve cemaat, ateş ile barut kadar yan yana bulunamayan zıt kavramlardır. Cumhuriyet yanına demokrasiyi de alarak halkın kendini yönetme biçimi olur ve çağdaştır. Tarikat halkı daima kölesi olarak görür. Tarikatçı, köle dediği halkı, cennete yollama vadi ile kandıran sahtekârlar kümeleridir. İyi düşünün köleliği kabullenmiş sevgili dostlar. Sizi Yüce Tanrı iyi kalpli insanlar yaratmış ama bunun bedeli şeytanlara kul olmanız asla değildir.

20 Aralık 2023

Hüsnü ARSLAN

Yorum bırakın