Mülk

Dilimize arapçadan girerek hala yaşayan sözcüğü “Mülk”, “Adalet Mülkün Temelidir.” deyimi ile pekişmiştir. Bu günde, mülk sözüne adalet açısından bakalım istiyorum. Aslında mülk’ün değişik değerlendirilmesi var ama milletimize göre mülk, evlerimiz, bahçe, tarlalar, üzerinde yaşanan devletin alanları ve o alan içindeki tüm kıymetleri mülklerimiz demektir. Mülkümüz, bizim yaşam alanımız olduğuna göre, hayatımızı verecek kadar değerli varlığımızdır. Çünkü o mülkler sayesinde yaşamaktayız.

İnsanların, emek ve uğraşıları ile elde ettiği kazanımları, iki başlıkta toplanır. Bunlar, hepimizin bildiği menkul ve gayrimenkul değerlerdir. Daha açık tanımıyla menkuller, taşınabilen,(para ve para yerine geçen), gayrimenkuller, taşınamayan(ev, arazi gibi) mülklerimiz, yani değerlerdir. Diğer taraftan, taşınamayan değerlerimize, taşınabilen değerlerimiz ile takas ederek sahip oluruz, bu açıdan emeğimiz veya alın terimizin karşılığı da diyebiliriz.

Vatan da, en kıymetli mülkümüz olup, uğruna, emek ve uğraşılar yanında kanımızı ve canımızı feda ederiz. Bu değer, yeryüzündeki milletler arasında ulusumuza has farklı bir özelimizdir. Örnek olarak, 22,23 Aralık 2023 te 13, 13 Ocak 2024 te 9 ve toplam 21 günde verilen 21 şehidi verebiliriz. Dünya, bizim bu özelliğimize “gereksiz bir gözü karalık” olarak bakıyor. Aslında, olayı böylesine eleştirmek olumlu ama asla ihmal içermeden imkânlara göre tüm tedbirleri alıp, öyle şehitliği göze almak gerekir.

Mülklerimize, bin yıldır yaşadığımız Anadolu’muzun yüksek riskli deprem kuşağında oluşu açısından bakalım. Önceleri, İslamiyet dolayısıyla gelen arap kültürü etkisiyle, Yaradan’ın kaderine karşı çözüm olmaz demişiz. Zamanla diğer milletlerin tedbirlerini (Japonya gibi) görmüşüz ama bu kez de rantçıların tuzağına düşmüşüz. 17 Ağustos 1999 depremi sonrasını boşa geçirdiğimizi 06 Şubat 2023 depremi ile anladık demek imkânsızdır. Güya anladık diyorlar ve 31 Mart 2024 yerel seçimi için İstanbulluları bir kez daha kandırıyorlar. Ben güvenmiyorum, çünkü 25 yılı heba eden onlardır.

Ormanlar ve zeytinlikler, kesilip yok edilmedikçe önemli ihtiyaç karşılayan mülklerdir. Özelleştirilen ve sadece cumhuriyet kazanımı olan ve nüfusun yarısından fazlasına ekmek kapısı olup ürünleri ile ülkemizin dışa bağımlılığını azaltan yüzlerce işletmeler de değerliydiler. Buraları, 22 yıldan beri sat deyince satan, yık deyince yıkan güdümlü beyinler anlamadı ve bu yüzden paramız pul oldu, ekonomi çöktü, işsizlik tavandadır.

Yaşadığımız 2024 yılının Ocak ayında, 31 Mart 2024 yerel seçimine hazırlanıyoruz. Her yeni yılbaşı çalışan, emekli, gazi, dul, yetim ve şehit ailelerinin yeni maaşları belirleniyor. Durumun seçim öncesine gelmesi, beklentilerin çıtasını yükseliyor. Ama buna rağmen herkesin satın alma gücü %100 düşmüştür. Bunların hepsini zorlayan ekonomik sıkıntılardır. Çünkü kaşık ile verilip kepçe ile geri alınıyor. Hatta buna, kaşık ile verilip sapı ile göz çıkarılıyor da diyebiliriz.

Buradan hesapla çıkaracağımız sonuçları vardır. Orta halli bir SSK emeklisinin kırk yıla yakın çalışmasının son otuz yılı tavandan ödense toplam primi, üst düzey memur emeklisinden çok fazladır. Bu hesapla, iki emekli arası maaş farkı memur emeklisi lehine,%100 fazla olarak yansır. Bu haksızlıkları yaratanlalar, acilen Bursa’ya gelsin ve onlara “Nekaa ekmek, okaa köfte” değerlendirmesini öğretelim.

18 Ocak 2024

Hüsnü ARSLAN

Yorum bırakın