Güçlü Ol Rahat Et

İnsanların oluşumundan itibaren süregelen yaşam tazı, güçlü olanın rahat etmesidir. Nedeni, yaşamak için doğanın imkânlarına daha kolay ulaşmak istemek ve paylaşmak istememektir. İlkel Uzakdoğu inançlarının felsefi yaklaşımı, dayanışma ve paylaşma esaslıdır. Tek Tanrılı inançların görüşü işe, insanların ilk ataları Âdem ile Havva der ama öyle olduğu halde insanlığın baş düşmanı bencillik ve cahilliktir. Aynı ailedeki kardeşlerin, aynı devletteki milletlerin, aynı dünyadaki ülkelerin bencilliği çözümsüz problemi sayılır ama yinede son umut eğitim ve demokrasi’dir.

Yaşamın avcılığa bağlı olduğu dönemlerin belgesel ve yorumlarında, avlanmanın kolay olduğu yerlerin sahibi güçlülerinmiş. Güçlüye direnemeyenler, aç kalmamak için riskli alanlarda avlanmak zorunda kalıyorlarmış. Görüyoruz ki bu fark, oldukça eskiye dayanıyor. Belki insanın donanımı arttıkça bencilliği azalıyordur ama bu defa imkânların büyümesi bencilliği artırabiliyor.

Güçlülerin paylaşmak istememelerini hak sanılması olduğunu sandığım “Büyük balık küçük balığı yutar.”sözündeki balıkların, başka çareleri olmadığı da gerçektir. Ancak, karadaki etçil yırtıcıların avını yaşlı ve sakatları seçmesine, işin kolayı diyebiliriz ama ideali de olabilir. Avlanma çağındaki bencil insanların bu ideali hiç düşünmediğini günümüz fırsatçıları kanıtlamaktadır.

Bencillik ile ahlaksızlık, ayrıntıda farklı da olsa sonuçta benzerdirler. Biri hak yemek, diğeri de hak tanımamaktır. Tek Tanrılı dinlerin en eskisi yaklaşık 3000 yıl, en yenisi ise 1410 yıllıktır. Demek ki yüce Yaradan, yaklaşık ilk 1500 yıl içinde esasta benzer, ayrıntıda farkları olan 4 buyruk yollamış ama hala insanla yeterice kabullenmemiştir. İşte bu yüzden eksik kalan ilahi adaleti evrensel hukuk, bencillik ve ahlakı da doğru demokrasi ile tamamlanmasını umut ediyoruz. Bu asla Tanrıya karşı hadsizlik değil, onun bizi akıl ve fikirle donatmasına şükran duymaktır.

Yaklaşık 2,5 milyar insanı kapsayan Hıristiyanlık 1800 yıl sonra sorgulanıp, sonraki 222 yıl içinde oluşturulan farlı anlayış ile daha medeni, dürüst, adil ve özverili olma şansını yakalamışlardır. Milattan 600 yıl sonra gelen Müslümanlık ve kitabı Kur’an, her suresi ile hak ve adaletten söz ettiği halde, 1,5 milyar Müslüman’ı yöneten Şerri veya farklı, adaletli bir devlet gösteremeyiz. Örneğin Suudi Arabistan, petrolü ile çok varlıklı bir devlet ama bütün imkânlar bir avuç hırsız çetesinin elindedir.

Bizim daha yakından tanıdığımız İslam dini, toplumlarını mezhepleri ile birbirine düşman hale getirmiştir. Aynı durum diğerleri için de geçerlidir. Hele birde tarikat ve cemaatleri var ki, bunlar insanlığın yüzkaralarıdır. İslam’da, Tanrı ile kulu arasında kimse olmaz ama şeyh, sen bensiz Tanrıya asla ulaşamazsın diyerek pek çok çalışanı kandırır ve kazancının büyük bir bölümüne el koyar. Sadece bu kadar ile de kalınmaz, oy karşılığında siyasetçiden devletin kurumlarını elde eder ve kölelerine işyeri yapar.

Evet, bir an evvel uyanıp, tarikat, siyaset ve onları dışarıdan yönlendiren düşman üçgeninden kurtulmalıyız. Böylece, alavere ve dalavereden uzak, çalışkan, verimli ve liyakatli insanlar ile daha hızlı ve kaliteli üretmeliyiz. Çocuklarımızı çağdaş eğitim ile donatarak işsizliği azaltıp, topluma huzur kazandırmalıyız. En önemlisi de, hesap verebilecek ekipleri seçip, güçlü olup rahat etmeliyiz.

31 Temmuz 2022

Hüsnü ARSLAN

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s