Din Kardeşliği

Dindarlık, din tacirliği, din karşıtlığı, bazan dinler arasında, bazan da mezhepler arasında en katı düşmanlığı körükleyen nedenleri oluyor. Buradan bakarak din, farklı mezhep, ya da farklı din mensuplarınca istenmeyen oluyor. Ancak her din kitabında, tüm dinlerin geçerliliği devam ettiğini, Tanrı buyruğu olarak açıklıyor. Sonuç olarak, son tebliğ edilen İslam dini de, diğerlerini yok saymadığı gerçeği belirlenmiş oluyor. Buna rağmen içinde bulunduğumuz İslamiyet’te, “din kardeşliği” iddiası ile dinden nemalanan kâfirler ve ahlaksızların varlığı açıkça görülüyor, biliniyor.

Evet, kâfirler ve ahlaksızlar sözüme sahip çıkarak devam ediyorum. Ortadoğu’da yerleşik iken işsizlik, çaresizlik nedeniyle dünyanın her yanına dağılmış Müslüman toplumların arkasından giden aç gözlü din tacirleri, oralarda geçimini sağlayanların sırtına yapışıp sömürenlere kâfir ve ahlaksız sözü az gelir. Peki, kim bunlar? Alman adliyesinin açıkladığı “deniz feneri” adıyla bilinen çete ve uzantıları, dünyanın öbür ucundaki Avustralya çalışanlarını, kötülükleri ile zehirlediğini de bilmeyen yoktur.

Bizim için böylelerini uzakta aramaya da gerek yoktur. Ülkemizde 100’den fazla tarikat ve cemaat örgütü var. Bunların tamamı dışarıdan desteklenir ve en çarpıcı örneği FETÖ’dür. Tam bağımlı pek çok insanımızın kazancından pay alır. Araç yine din kardeşliği ve cennet hayalidir. Evet, kandırılmak için kullanılan şiddet yok ama ahretteki cennet ve oradaki huriler var. 

Vefat eden bir tarikat şeyhi’nin mal varlığı dudak uçurtuyor. Nasıl kazanmış bunu diye kimseye soramıyorsun ve kendi kendine, yıllarca sanayicilik yapanlarda yok ama bu adamın var dersin, tuhaf değil mi? İşte bu din kardeşliği de değil, biraz daha önde “Tarikat Kardeşliği”dir. Ne olursa olsun fark etmez, amaç bu yoldan kazanmaktır.

Milletimizin bir de sığınmacı kardeşleri vardır. Peki, onlara ne verdik ve neler aldık? Biz onlara çok şey verdik; Ekmeğimizi, işimizi, vatanımızı paylaştık ve paylaşım hala devam ediyor. Çünkü az değiller, üç beş milyon geldiler ve hala da geliyorlar. Bir o kadar da burada doğurdular ve Yunanistan’ın nüfusuna denk (10-15 milyon) oldular. Artık vatan paylaşılmıyor, açıkça işgal ediliyor. Evet, biz bir şey almadık ama işimiz, aşımız, özgürlüğümüz ve vatanımız alınıyor. Daha alınacak neyimiz kalmış ki?

Tüm bunların sebebi, çağdaş medeniyete sırtımızı dönmek ve arap cahilliğini ilim sanmamızdır. Bu yüzden yönetenlere inanıp kandırılmamızdır. Hep onlar kandırıldık diyor ama asıl kandırılan, vatanı parsellenirken farkında olmayan ülkenin saf(sade) milletidir. Yönetenlere soruyorum, size güvenen sade millete daha ne kadar sıkıntı çektireceksiniz? Suç size güvenmek mi, yoksa sizdeki vefasızlık mı? Bu kadar kötülük, ağır vergiler, yüksek enflasyon, büyük işsizlik, vefasızlık ve başarısızlık olmaz olsun.

Artık din kardeşliği maskesini çıkarın, dolu dolu 21 yılda ne kadar çok veya az başarılı olduğunuzun özeleştirisini yapın ve birde özverili olmayı deneyin. İnanın, üzerinize çökmüş bencillikten kurtulacak, gerçek dindarlığa geçmiş olacaksınız. Ya da liyakata değer verip, millete daha verimli ve ucuz hizmetler vererek, birlikte mutlu olacağız.

08 Eylül 2023

Hüsnü ARSLAN

Yorum bırakın