Bir altılı masası olmuştu milletin, umutlanmışlardı saaf saf, ne yazık ki umutlar bir anda yok oluverdi. Demek ki siyaset böyle bir şey, dürüstler değil kaypaklar başarıyor. Altı benzemez parti, samimiyetle hırslarını, egolarını bırakıp, milletini uçurumun kenarından kurtaralım dedikleri için umutlandık ama hiç ummadıklarımız tarafından kandırıldık. Hiç umulmadık dedik değil mi, en çok yardım edilen ve destek verilen oldukları için onlara, “Besle kargayı, oysun gözünü” sözünü de kullanmak istiyorum.
Dostluk, ortaklık ve daha büyük aile olmak için en önemli şart, güven ister. Güven ile ilgili güzel sözlere baktım ve onlardan bazılarını not etmek istiyorum.
Bir insanı sınava tabi tutmadan ona güvenmek acizliktir. Hz. Ali Seni af edecek kadar olgunum ama tekrar güvenecek kadar aptal değilim. W. Golding Her zaman güvensizlik göstermek, her zaman güvenmek kadar büyük yanlıştır. Goethe
Güvenideğişik açıdan anlatan bu üç güzel sözden sonra, güven bunalımı yaratanların siyasi geçmişlerine bakalım. İP, ülkücülükle siyasi sahnede kalmak isteyen MHP’lidir. MHP Demirel’i de zorda bırakmış, Ecevit’e daha büyük zorluklar çıkarmış Bahçeli ile bu günlere nasıl geldiğini siyaseti takip edenler bilir. Akşener ve arkadaşları İP’yi kurunca, Kılıçtaroğlu ve CHP’nin desteklerini hepimiz biliyoruz. Gerçek bu iken, Sn. İYİ Partililerin, yazımın girişindeki ifademden alınmasınlar isterim.
Toplumumuzda güven değerlendirilmesi yeterince yapıldığını sanmıyorum. Babacan tavır, güler yüzlülük, tok gözlülük, sözde dindarlık, maske gibi kullanılan varlık, etkili ve yetkili olmak gibi hususlar güven nedenleri görülür. Oysa güven için Hz. Ali’nin sözü çok açık ve samimi oluşuyla bize yardımcı olabilir. Bunun için ticari ilişkilerde olmak, komşuluk yapmak, seyahat arkadaşlığı yapmak suretiyle sözünde duracağını test edebiliriz.
Elli-altmış yıl öncesine kadar çoğunlukla köy toplumu idik. Doğuştan itibaren aynı ortamda yaşayıp, aynı havayı soluyarak elde edilen dayanışma kültüründe şartlar daha farklıydı. Eğitimlerindeki sınırlılık dahi güvensizlik nedeni olmuyordu. Kentler, özellikle siyaset ortamları, bencilliğin doruk yaptığı yerlerdir. Herkes birbirine külah giydirme çabasında iken, güvenmek için nereden geldiğine ve karakterine kadar uzanmak zorundasın.
Demokrasi, milletlerin yönetimlerinde en çok güven ortamı sağlayan sistemidir. Ama demokrasiyi kalkan olarak kullanıp, özveriden uzak olanlara zaten demokrat denmez. Üzülerek söyleyebiliriz ki, biz demokrasiyi fırdöndü gibi elimizde taşıyarak demokrat olduğumuzu sanıyoruz. Son 21 yılda demokrasiyi sakız gibi çiğnerken 1999 depremini dahi unutup insanların hayatını hiçe saymış demokratlarız.
Yanında ve yandaşın olacağım diyene aktarılan ihaleler ile yapılan otoban yollar bir yıl olmadan çöküyorsa, yapılan inşaatlar ilk depremde yerle bir oluyorsa, bunda ne demokrasi, ne de güven bulamazsın. İşte böyle olduğu için molozlar altında inleyerek can verenlerin yakınlarına, mosmor olup helallik istemek zorunda kalırsın. Bir diğeri de, oy devşirmek için sözüne ters düşüp, masa devirerek, asla güvenden söz edemezsin.
04 Mart 2023
Hüsnü ARSLAN