Tek adamlı sistem sonrasında artarak devam eden yasaklar ve Cumhurbaşkanlığına hakaret davaları, demokrasiye ters düşmektedir. Nedeni, hakaret etmek bana serbest ama sana değil, ben istediğim zaman ve yerde gösteri yaparım ama sen yapamazsın ayırımcılıkları ile karşılaşmış olmamızdır. Demokrasinin ilk kuralı, hürriyetlerden taviz olmaması, diğer bir önemi de yargı bağımsızlığı ve tartışmasız adalettir.
Son bir asırdır yönetildiğimiz Cumhuriyet rejimi ve ilkeleri ile sözde değer verdiğimiz demokrasiye uyumlu olabiliyor muyuz? Ne yazık ki bu soruya yanıtımız, uyumluluk az uyumsuzluk çok şeklinde olabilmektedir. Seçim meydanlarında demokrasiyi sakız gibi çiğneyenler, makamlarına geçip koltuklarına kurulunca, verilen sözleri ve işin aslını unutuverirler. Peki, neden Avrupalılar unutmuyor da bizler unutuyoruz?
Zaten işin aslı bu son soruya bağlıdır. Çünkü toplumun demokrasiyi hazmedebilmesi gerekiyor. Evet, hazımsızlık adıyla sabit olduğuna göre, insanların bünyesini rahatsız eder. Demokrasiyi hazmın yolu önce eğitimli olmak, sonra faydalarını yaşayarak anlamış olmaktır. Biz ise, uzun yıllar Osmanlı ile Ortadoğu kültürünü yaşadığımız için demokrasinin erdemlerini hala yeterince kavrayamıyoruz. İşte, hesap vermeme düzenindeki tek adam sistemi, evrensel hukuka rağmen bizi adaletsizliğe itmiştir.
Diğer taraftan, her yönüyle Ortadoğulu durumuna düşürmüştür. Ortadoğululuğun açıkça tanımı özverililik yerine bencillik, çağdaş yaşam yerine hurafedir. %90’ı Müslüman’dır ama Müslümanlığın kitabı Kur an’ı dikkatle okuduğumuzda, özveri ile ve sosyal adaleti rahatça buluruz. Buluruz ama ya anlamadığımız için ya da, birileri onu saptırıp yanlışa düşmemize neden olduğundan inancımıza ters düşeriz.
Örneğin, üççeyrek asır boyunca Cumhuriyet ve Demokrasi gerçeklerini saptıran Tarikat ve Cemaatler, “ Dilekleriniz, bizsiz Tanrıya ulaşmaz” diyerek yanlarına sığınan pek çok zavallı bulmuşlardır. Çünkü tamamı ailesinin hakkı olan kazancının bir kısmını şeyhine verene zavallı denir. Demokrasi diyerek seçtiği politikacı da oy uğruna, halkı bu sahtekâra soydurmaya alet olur. Bu politikacılar da asla demokrat değildir. İşte Ortadoğululuk budur ve ne yazık ki çifte soyguncusu vardır.
Bir örnekleme daha yapalım; AKP, 03 Kasım 2002’de seçilince, 2007 seçimlerine kadar AB’lilerden daha çok AB’li görünen oldu. Halkın beklemediği bu başlangıç, çoğumuzu şaşırttı. Ama sürekliliği devam edince, AB’liler bile şaştı. 2007 seçiminden sonra AKP – FETÖ ittifakı başlayınca, gerçek yüzleri ortaya çıkmış oldu. AB’lilerin gerçek demokratlığı hata kabul etmez. Yanar/döner AKP, AB’li güvenini yitirmiştir. Bundan sonra ayranı üfleyerek içecekleri için işimiz zorlaşmıştır.
Ortadoğu ya demokrasiyi getirmek istediğini söyleyen ABD, İran’a molla yerleştiren ABD, Türkiye’de darbeleri tasarlayan ABD, PKK, PYD besleyen ABD olduğu açıktır. Araştırıcı yazarımız Uğur MUMCU, “ABD’nin yüz yıllık rüyası” tanımlı konuşma ve yazıları yüzünden Sakıncalı Piyade oldu ve 24 Ocak 1993’te Ankara Gazi Mh. Karlı Sokak’taki evinin önünde, arabasına konulan bombanın patlaması sonucu suikasta kurban giderek yaşamını yitirdi. Söylenen ABD demokrasisi, Uygulanan ABD kahpeliği, tüm bunlara rağmen politikacıların sırt dayadığı ülke yine ABD’dir. Merakla beklenen, milletimiz bu garipliği ne zaman anlayacağıdır.
20 Haziran 2022
Hüsnü ARSLAN