Vicdani Sorumluluklarımız

Son yüz yıldır Cumhuriyet ve ilkeleri desteli, çağdaş eğitim donanımlı, demokrasi sistemli toplumsal gelişme içinde olmak istedik. Bu esasları samimiyet ile sürdüren ülkelere de yakın olmak isterken, geçmişin inanç istismarlı uyanıkların karşı direniş hatta savaş ataklarını görmekteyiz. Kendini akıllı sanan benciller, etkili siyasete girip demokrasiyi gölgeliyorlar. Bu yüzden, bir gün sonraki yerel seçimde, demokrasiyi saptırma amaçlı olanlara karşı vicdani sorumluluklarımızı ciddiye almak zorundayız.

Zorundayız, çünkü aralıksız 22 yıl boyunca seçmenden güven alıp ülke ekonomisini bunalıma sürükleyenlerin, sütten çıkmış ak kaşık gibi görünmeleri akıl almaz pişkinlik, hatta yüzsüzlüktür. Zorundayız, çünkü çağdaşlık yoluna girip, halkımızı demokrasinin güzellikleri ve huzurla yönetilme şartlarını yitirmek üzereyiz. Zorundayız çünkü bu ülke, ben yoksam batar düşüncesine sahip tek adamlı sisteme mahkûm kalınmıştır.

Zorunda olduğumuz şartlar sadece bunlarla sınırlı değildir. Mesela hazırlayıp halka onaylattıkları anayasamız var ama onu dahi tanımayan yönetenler iş başındadır. Toplumun tümüne yakını, adaletin olmadığı inancındadır. Toplumun %90’ı ekonomik sıkıntıdan kıvranırken rızası dışında on milyondan fazla sığınmacı giderlerine katlanmak zorundadır. Zor şartlardan kurtulmak için ödenen vergilerin, yandaş ve sığınmacılara aktarıldığı gerçeği vardır.

Bunlar da zorunluluğun sonu değildir. Ülkede üreten tesisler ile tarım ve hayvancılık yok edildiği için her şey dışa bağımlıdır. Bu yüzden cari açık ve dolayısıyla dış borçlar çoğalmaktadır. Eğer bir gün alacaklıların gırtlağımızı sıkmasını istemiyorsak, bu kötü gidişi durdurmalıyız. Kamu görevlerini yandaşa değil, liyakatlilere vermeliyiz. Çünkü emeğinin karşılığını alamayan yetişkinlerimiz hızla başka ülkelere gidiyor. Yetişmiş eğitimli insanlar kaçıyor, yerlerini yandaşlar ve neyduğu belirsiz sığınmacı dolduruyor.

Kötü yönetimin asıl boyutu adaletsizliktir. Bunu 01 Şubat 2024 den beri devam eden yerel seçim faaliyetlerine göre anlatmak istiyorum. Halkın malı olan TRT’de, sadece iktidar boy gösteriyor. Küfür ve hakaret iktidara mubah, muhalefete suç oluyor. Seçim için muhalefet kendi imkânlarını, iktidar devlet imkânlarını kullanıyor. Bakanlar iktidar partisinin propaganda elemanı oluyor. Konvoyların tüm giderleri hazineden ödeniyor. Böyle bir seçimin tanımı da, adil ve demokratik oluveriyor.

Sosyal devlet ilkesi göz ardı edilip, ödenen prim değerleri korunmuyor ve emeklinin maaşlarını hazinenin kamburu görülüyor, Plansız sağlık yatırımı ve düzensiz hizmeti yüzünden sağlık randevuları verilemiyor. Bunlar bilinçli yapılarak zaten geçiminde zor durumda olan halkı özel hastanelere yönlendiriyor.

Sıralanmış bazı sıkıntıların sorumluları 22 yıl görevde olan siyasi parti ve yönetimidir. O sıkıntılara katlanan ve yararlanmadığı halde paralarını karşılayan da millettir. Devletin sahibi ve patronu olan millete, görevini daha iyi yapacak ve hesap verecek görevli belirleme zamanı gelmiş hatta geçmiştir. Saygı ile arz olunur.

29 Mart 2024

Hüsnü ARSLAN

Yorum bırakın