Eski Yıldan Yeni Yıla

Ülkemizde “yılbaşı kutlaması” derler ama bu, asla inanca bağlı değildir. Hıristiyanlar için konu tam anlamıyla tersi olup, Hz. İsa’nın 25 Aralık doğum günü ardından, Ocak ayının ilk haftası sonuna kadar Hıristiyan mezhepleri farkı ile yortu bayramları olarak devam eder. Aslında ülkemizin Müslüman halkı, bu Hıristiyan bayramıyla ilgilenmez ve eski yılın son akşamı, yeni yılın daha iyi başlayıp devam etmesi için kendilerine göre eğlenceler düzenlerler.

Konunun özü dolayısıyla, girişte yılbaşına ait yapılan inanançsal değerlendirmeleri devam ettirmek niyetinde değilim. Çünkü konu hakkında dayanağı tam anlaşılmamış çekişmelere yer vermenin daha yararlı olacağı kanısındayım. Bu itiş ve kakışların asıl sahibi ya kraldan kralcı arap sempazitanları ya da, siyonist paraları ile kendi halkını köleleştirme ve aşağılama görevi üslenmiş tarikat ve cemaatlerdir. Onların desteği ile sandıktan çıkmak isteyen siyasilerin de aynı kategoride olduğunu açıkça belirtmek istiyorum.

Çıkarları için öne sürdükleri iddia, içki içmenin günah olduğunu söylemek ve insanları güya Tanrı sopası ile terbiye etmektir. Evet, içki insan sağlığı için zararlıdır. Sigara da en az içki kadar zararlıdır. “Ambalajlarına sigara öldürür, alkol de dostunuz değildir.” yazılmasına kimsenin itirazı olamaz. Ama güvenip tarikat vakıflarına yollanan çocuklara yapılan taciz ve tecavüzde din korumacılığı neden sorgulanamaz ki?

Din maskesi altındaki ahlaki dejenerasyona devleti yönetenler dahi karşı çıkmıyor. Çünkü onların tek amaçları var o da, sandıktan çıkıp, alışılan saltanatı sürdürmektir. Aslında, en yeni ve etkin din dahi 1400 yıldan beri, bu sapkınlıklara engel olamamış. Örneğin, sözde din ile yönetilen toplumlar da elde edilecek değerler hak, hukuk ve adalettir ama şerri yönetimlerin başındaki ve onların çevresindeki bir avuç açıkgöz, ülkelerinin tüm dünyalıklarının sahibidirler.

Aynı durumdaki bir İslam ülkesi yönetimi, yerli veya yabancı birinde bir yudum içki bulsa, belki de onun kellesi gider. Ama kendisi bir başka ülkeyi ziyarette özellikle yılbaşında şişeler ile içkiyi hiç sakınmadan yudumladığı, resimle deşifre olmaktadır. “Bu ne perhiz, ne lahana turşusu” sözümüzü, buraya eklemeden olur mu?

Sakın buradan içki hayranlığı, içkiye teşvik anlamı çıkarılmasın. Mesela 1996 öncesi ülkemizin şehirlerarası otobüs yolculuğunu düşünün. Otobüste rahatça 40 yolcu olur ve bunların en az 30’u sigara içer. Mola verdiği yerde yarım saat bekler ve otobüs şoförlerinin çoğu promosyon yediği yemekle birkaç tek de atmışsa 40 yolcusunun güvenliği %50 azalmış olur. Mola bitince 40 yolcu yerine oturur ve ilk işleri bir sigara yakmaktır. İşte bunları engelleyen siyasiye uzak dururken hayranı olup dua ettim.

Birde yılbaşı veya herhangi bir zamanda bir çilingir sofrasında bulunman icap ettiyse baştan mutlusundur. Herkes sofranın cazibesini içkiden sanır ama bu zıkkıma herkes farklı dayanır. Bir, iki, bilemedin üç kadehte durum normaldir. Dört ve üzerine çıkınca o kişiler sofranın tadını kaçıran veya kafayı yağlı yemek tabağının içine düşürendir. Evet, ya hiç içmeyeceksin ya da ağzınla içeceksin. Bu laf, boş laf değildir…

29 Aralık 2023

Hüsnü ARSLAN

Yorum bırakın