Seçime yaklaşık bir yıl var ama bir ay kalmış kadar sıcak ilgi var. Siyasi partilerin durumuna bakıyoruz, iktidar 20 yıldan beri koltuğunda oturuyor ama ilk günden itibaren ekonominin grafiği hep düşüştedir. Muhalefet ise tam tersi, 20 yıldır iktidar olabilmek için değil sadece muhalefette kalmak istemiş gibidir. Peki, alan memnun satan da memnun iken bu gün neden kavga ediyorlar? Anlaşılan, şartların değişmesi için bıçağın kemiğe dayanması bekleniyormuş.
Önce, sürekli ekonomik düşüşe rağmen, iktidarın koltuğunda kalışı üzerinde duralım. İlk etken, doksanlı başarısız hükümetleri ve durumdan yarar uman mafyalardı. 2.si, tabii ki 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin yıkımıdır. Bu hususlar yılların orta sağ ve orta sol partilerin sonları olmuştur. 2000’lerin başında meydan DSP ve MHP’ye kaldı. Yine aynı dönem ABD destekli Kemal Dervişli uğraşıları oldu ve iyi sonuçlarını beklemeyen Devlet Bahçeli seçim istemiş ama halk AKP demiştir.
Halk AKP demiştir ama AKP’lileri İstanbul Belediyesinden ve inanç sömürüsü ile yürüttüğü politikalardan tanımaktadır. Tek parti dönemi kendi çabamızla ulaşmak istenen tam bağımsızlık hedefi, uzun Osmanlı döneminin devamında halkımıza ağır gelmiştir. Başka çıkış yolu olmadığı anlatılsa da, şartlı ABD teşvikli, DP ve sonraki AP dönemlerinde, “borç yiğidin kamçısıdır” parolasının, “borç yiyen ölmez ama benzi sararırı” gölgelemesi, bizi emperyalistlerin kucağına itmiştir.
Evet, AKP 20 yılını devletin üretim kurumlarını satarak yok edip, oraların paraları ve karşılığında gelen sıcak paraların bolluğu ile geçirmiştir. Oralarda çalışanlar bir anda işsiz kalıp, hazır paranın bitmesi bu günkü son olmuştur. Bu işletmeler için gereken ham maddeler, tarıma dayalı ve en az nüfusun yarısının geçim kaynağı idi. Tekstil (SÜMERBANK) pamuk ile yünü, Sigara (TEKEL) tütünü, Kâğıt (SEKA) orman yan ürünleri ve şeker (PANCAR) üreticilerini de bitirilişidir.
Bu insanlara başka bir imkân yaratılmadığına göre işsizlik ve ekonomik rahatlama olabilir miydi? Genç köylü şehre akın etti, çoğu bölgelerde kalanlar üretmez oldu ve ülke de, üretmeden tüketen oldu. Ne yazık ki muhalefet köstek yerine gizli destek oldu. Osmanlı sevdalısı olan AKP’nin, saltanat ve savurganlığı da eklenince, ekonomi bu günkü çıkmaz girdi. Buna ne derler biliyor musunuz? Nara ile gelen fakirliğe seyirci kalmak demektir.
AKP, ekonomiyi ve siyaseti iyi yöneten bir ekip değil, hazır parayı hoyratça harcayan ve hesap sorulmasını istemeyen bir ekiptir. AKP’ye destek verenler de, ekonomiyi bilen ve düşünen olamadığı için kendilerine uygun seçimlerin kötü sonuçları ile tüm milleti sıkıntıya sokmuştur. Yakın zamana kadar sıkça görüşülen Alman Lideri Merkel vardı. Halkına dürüst ve samimi hizmeti, demokrasinin ve özverinin örnek bir lideriydi. Hiç değilse ondan demokrasi dersi alabilseydik, belki o zaman ülkeyi benden başkası yönetemez bencilliğine düşmemiş ve daha demokrat olurduk.
Bu şartlar sadece AKP için değil, halka hizmet için kolları sıvayan herkesim için hatta milletin her ferdi için geçerlidir. Bunlar sade vatandaşın bilinmeyenleri de değil, son treni kaçırmamak için olması gerekenlerdir. Demokrasi’nin hedefi, benden olmayan ölsün değil, hep birlikte ve huzur içinde yaşamaktır.
26 Temmuz 2022
Hüsnü ARSLAN