Metodoloji

Öğrencilik yıllarını iyi değerlendirip kullandıkları kâğıt boyutlarını anımsayınca, bazı standartların var olduğunu anlarız. İşte,  bu bile bize, eğitimin öylesine sıradan bir iş olmadığının kanıtıdır. Çünkü eğitim, özellikle genç beğinleri yönlendirip geliştirme aracı, toplumu bilgilendirmenin düzenle yapılan önemli bir görevidir. Bu gün size, metodolojik etkilerin, topluma iyi ve kötü sonuçlarını üzerini anlatmaya çalışacağım.

Aklımızda kalan kâğıt standardı, tabii ki en çok kullandığımız A-4 kâğıt boyutudur. Eni 210 mm, boyu 295 mm olan bu kâğıdı, enine boyuna, aralarında 5’er mm boşluk bırakarak ve rahatça görülebilecek netlikte temiz paralel çizgili kâğıtlardan hazırlanan defterlere, “Harita ve Metod Defteri ”denir. Özellikle yazı ve resim boyut ölçeklerinin ayarlanması için işimizi kolaylaştırıp, metotlu çalışmamızı sağladığını da ekleyelim.

Şimdi yönümüzü 2.dünya savaşı sonrasındaki, milletler arası soğuk savaş döneminde gelişen düşmanlıklara çevirelim ve bu güne dek bize olan zararlarına bakalım. Evet, 2022-1945=77 yıl boyunca artan düşmanlıklara, elbette ki kendi açımızdan bakarak değer biçelim ve kimlerin neden engel olamadığı üzerinde duralım. Çünkü bizler, sadece yaşadığımız zararların sonuçlarını sorgulamak istiyoruz. Metotlu eğitimin faydaları tartışılmaz ama metotlu düşmanlıkların zararları da tartışılmaz…

Ulusumuzun, yaklaşık on bin yıllık tarihinin son bin yılı Anadolu’dadır. Çoğunlukla değişmeyen gelenekleri, dili ve kültürü ile sürekli yenilenen uygarlıkların sonuncusu,  1923 de başlayıp muasır medeniyeti hedefleyen ama 1945 den sonra planlı olarak önü kesilen Türkiye Cumhuriyeti(TC)’dir. Evet, acı olan gerçekler, artık ayan beyan ortaya çıkmıştır. Kiminin inancı kullanır, kiminin kültürü saptırılır ve kiminin de yoksulluğu sömürmek için çoğunlukla içindeki hainleri kullanır.

Zaman, cumhuriyetin ilk asrını tamamlayacak olan 2023’e dayanmıştır. Ama yapılan atılımın potansiyel gücü eksilmede, maalesef düşüş devam ediyor. Artık bu gücümüze yabancı değiliz ama düştüğünü fark edemiyoruz. Evet, tek eksiğimiz var o da, fark etmektir. Dışarıdaki düşmanın, adı üstünde düşmandır. İçerideki düşmanın adı, dışarıdaki düşmanın maşası ama bizlerin de inancını, emeğini gasp eden hainleridir.

Onlar bize yalan söylemezler, açıkça bunların kafaları basmaz diyorlar. Emeğimize karşılık bir verip, bizden üç geri alıyorlar. Ürettiklerimizi kısıtlayıp, dışarıdan alarak, bize daha pahalıya tükettiriyorlar. Yaptıklarını üç kat pahalı da olsa, teşekkür istiyor ve bizi aptal yerine koyuyorlar. Görmemiz ve fark etmemiz gerekenler bunlardır. Öyle çok zor ve çok büyük şeyler değil, mütevazı ve fazlasını hak ettiğimiz şeylerdir.

Atatürk’ün, bizlere gösterdiği yollardan yürümez, tanıdığı güzel hakları korumazsak, ciğeri beş para etmeyenlerin kazdığı çukurlarda kalıp, köleleri olarak yaşamaya razı oluruz. Bunun adı metotlu yok olmak ve hikâyesinin adı da, “Cennet vaad edenlere kandık, cehennem ateşinde yandık.”tır. Hak, hukuk, adalet ve ihsan isteyen vefakâr, cefakâr halkımıza saygı ile duyurulur.

20Aralık 2022

Hüsnü ARSLAN

Yorum bırakın