Devrimci Cumhuriyet

Katılımcı Cumhuriyet ile kazanılan yönetim de, çağa uygun gelişmenin olması doğaldır. Seçime katılımın oranı yüksek olursa, yanılgı oranı daha az olur. Bu, matematiksel bir sonuçtur ama devrimleri hayata geçiren düşüncenin tezahürü de diyebiliriz. Türklerin devrimlere açık olduğunu Çağ atlatarak, 15’lilerin savaşma cesaretleriyle,  çağdaş eğitilme farkıyla tepelerdeki bilim insanları arasına girerek kanıtlamışlardır. Böylesine güzel örnekleri gören büyük lider Atatürk, “Ne mutlu Türküm diyene!”diye haykırmış ve o güzel örnekler hala devam etmektedir.

Devrim deyince kim ne düşünür bilemem ama “Nurullah Ataç, Biz, devrim deyince, toplumun yaşayışında, düşünüsünde bir değişiklik demek istiyoruz”  diye yazmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin(TC) kuruluş döneminde arka arkaya sıralanmış devrimleri sayesinde önemli başarılar elde edilmiştir. Dünya milletleri, bizim Kurtuluş savaşı zaferimizi, kurulacak devlete zemin olamayacağını düşünmüş ve takibe almışlardır. Sonra arada bir gelip gördükleri onlara hayal kırıklığı yaşatmış ve umutları boşa çıkmıştır.

Cumhuriyetin kuruluş dönemine ait yayınları takip edenler anımsar, cumhuriyet kurumlarının oluşması ve oralardaki uygulamaların başlatılması devrim niteliğinde sayılır. Örneğin, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Kur an’ın Türkçeye çevrilmesi kolay iş değildir. Asırlardır ve halen Kur an Arapçadan başka dilde olamaz iddialarına karşı “Ben Kur anı kendi dilimde okuyup anlayacağım demek her babayiğidin işi değildir. Yine bu kapsamda ve ikinci bir hamle olarak zararları açık olan tekke ve zaviyeleri kapatmakta kolay değil, hatta çok zor devrimdir.

Belki cumhuriyet ile gelen devrimleri merak edersiniz. İlk akla gelenleri yazalım, Türk Tarih Kurumu(TTK), Türk Dil Kurumu(TDK), Latin alfabesine geçiş (Harf Devrimi), İnanç Hürriyeti(Laiklik İlkesi), Yerli mal üretimi(Sanayi ve Tarım Devrimi) ve de Köy Enstitüleri açık örneğindeki(Eğitim Devrimi)’leridir. Aslında Cumhuriyet tek başına büyük bir devrim sayılır. Hazır yiyici Osmanlı hovardalığının borcunu da öderken, bunca zor işleri 15 yıla sığdırmak için devrimci olmak tek seçenektir.

Saydığımız bu devrimlerin tamamı en az Diyanet kadar gerekli olduğunu belirtelim ve TTK ile TDK’yı biraz açalım. Göç eden toplum olmamız dolayısıyla yetersiz olan tarihi kayıtlarımızı araştırıp ve ekleyip, geleceği de dikkatle takip etmeliyiz. Türkçemiz bizim en açık kimliğimizdir. Dilimizin zenginleşmesi ve fazla olan yabancı sözcükler yerine öztürkçe sözcüklerin eklenmesi TDK’nun görevidir. Atamız bu kurumlara çok değer verdiği için finans kaynaklarını dahi belirlemiştir.

Sanırım bazen hepimiz duyar ve görürüz, sıradan yapılan düzenlemeler reform veya devrim adıyla tanımlanır. Randevu ile hastanelerde muayene olmak, kontrollü ilaç kullandırmak için yapılan düzenlemenin adı reform oluverir. Hâlbuki buna düzenli hizmet dense daha çok beğenilir. Ülkemizdeki her kesimin vergileri ile oluşan devlet ve üniversite hastaneleri varken, sadece SSK çalışanları ve işverenleri birikimleri ile oluşmuş SSK hastaneleri oldu. Sonra hepsini devlet hastanesi yapıtılar. Yani SSK hastanelerinin gasp edilmesinin adı reform ya da devrim oluverdi.

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında oluşmuş tümüyle yerli yüzlerce işletmelerimiz ve tesislerimiz, 25 yıldan buyana sudan sebepler ile özelleştirilip satılarak yok edildi. Sanayide, tarımda çalışanlar işsiz kadı. Yerli ve zorunlu ürünler ithalde, işsizlik ve enflasyon tavanda, ekonomi çökmüştür. Bunların adı da devrim mi olacak?

20 Ekim 2022

Hüsnü ARSLAN

Yorum bırakın