Ateş ile Oynamak

Türkiye, hukuki açıdan 1876’dan beri anayasalarla yönetilmektedir. İlk anayasa; 1876 Kanun-i Esasi’sinden beri 1921, 1924, 1961, 1982 ve 2017 olmak üzere toplamda altı farklı anayasa kullanılmıştır. Türkiye’nin demokrasi tarihi açısından önemli bir durum arz eden anayasalar, modernleşme açısından da son derece önemlidir.

Anayasalar, zaman içindeki tadilatlar ile tanınmaz hale gelse de, 2017 tadilatı TBMM den geçemeyeceği için halk oylamasına sunulup yeni anayasa statüsüne sokulmuştur. İlk 85 yıl içindeki üç farklı anayasalar, dönemleri itibarı ile mutlaka çok önemlidirler. 1961 anayasası, 27 Mayıs 1960 darbesinin sonucunda oluşmuş, yetki alan İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hocaları, özen gösterip tam demokrat bir anayasa olsun istemişlerdir. Bir başka özellikte, 1960 ve sonrasının ardı ardına olan darbeleri itici güçlerinin acemiliği gereği, hazırlanan 1961 anayasasına müdahil olamamışlardır.

Bu yüzden, belirtilen 6 anayasadan en demokratı, 1961 anayasasıdır. Güçler ayrılığı ve denetim rahatlığı, seçme ve seçilme, sendikalaşma ve planlı devlet yönetimleri bu anayasanın ürünü olmuştur. Ancak, devleti yönetenlerin, yani yürütmenin hoşuna gitmemiş ve “bu gömlek bize bol geliyor, plan değil pilav istiyoruz” diyerek tadilatlar ile daha da önemlisi, darbeci güçlerin isteğine göre yaz-boz haline getirmişlerdir.

27 Mayıs 1960 darbesi sonucunda elde edilen demokratik atılımlar, darbelerin arkasındaki güçlerin isteklerini engelleyen yasal düzenlemeler, darbe acemiliğinin yarattığı pişmanlık, maalesef sonraki darbelerin başlangıcı olmuştur. Mesela 1960 darbesinde DP lider kadrosundan üç idam kararı ile bitmiş ama 1980 öncesindeki sokak çatışmaları ve sonrasındaki sorgulamalarda zarar görenlerin sayısı çok fazladır.

Kayıplara Özal da eklendi ama Demirel’in defalarca şapkasını alıp gitmesi, demokrasi ödünü olmuştur. Talepler çoğalmış, karşı direncin kırılmasına PKK ile FETÖ terörleri tehdit unsuru ve 15 Temmuz 2016 ara istasyonu olmuş, çünkü yolculuk devam ediyor. AKP(RTE), tavizlerin sınırlanacağını sanmış olabilir. Ama üretim yerleri kapandı, ekonomi çöktü, savunma sakat hale geldi. Yani, kimse 15 Temmuz istasyonunda bekleriz demiyor. Yapılması gereken, şansımızı ve kendimizi zora sokmamaktır.

F 35, S 400 ve Suriye sınırındaki güvenli bölge uğraşıları varken birde bize kadar uzanacağı kaçınılmaz İsrail terörü işimizi zorlaştırıyor. Bana göre benzeri sıkıntılar Kurtuluş Savaşı akabinde planlanmış ama 2.dünya savaşı ertelemiştir. Soğuk savaş ve sıcak terör derken son kertede olduğumuzu görmeliyiz. 15 Temmuz istasyonundan kalkan tren rolantide, hız kazandığında durdurulması imkânsızlaşır.

Anayasa ile başladık ve anayasa ile bitirelim diyorum. Devlet yönetiminde, 1961 de başlayan kuvvetler ayrılığı şansımız vardı, 17 Nisan 2017 de tek adamlığa devrettik. Sistemin uygulamasında, arada bir anayasa tanımama kararları çıktı. Siyasilerin AYM’ye dil uzatması sonucu, yüksek yargı kurumları arasında savaşa dönüştü. Buna dur diyemezsek, içten ve dıştan yıkılıyor oluruz. Eğer bu, günün ekonomik çıkmazı gündemini değiştirmek ise, o da barut deposunda ateş ile oynamak olmaz mı?

10 Kasım 2023

Hüsnü ARSLAN

Yorum bırakın