İbretlik deprem görüntülerimizi dünya ile paylaşırken, acı ve tatlı düşüncelerim olmuştur. İlki, 21.yy’ın ilk çeyreği sonunda, deprem ülkesinde yaşayan ve olayı kadercilikle özdeşleştiren bir milletin mensubu olduğumdan utandım. 2.si, ekiplerin, öncelikle çocuklara rast gelip kurtarmasına daha çok sevindim. Bu gün depremin altıncı günü, anlatacak çok önemli konular var ama bu iki örnek üzerinden, özellikle çocuklarımıza çağrı olarak düşündüğüm hususlar üzerinde durmak istiyorum.
Televizyonda, kurtulduğunuz anları gördüğümde hayatımın en büyük mutluluğunu yaşamıştım. Canlı kurtulan her insanımıza sevinmemek imkansızdır. Ama çocukların (0-15 yaş arası) daha masum oluşu fark yaratıyordu. Bazılarınız kundaklı bebek ve yaşadığınız sıkıntıları anımsayamayacak kadar küçük, bazılarınız da üniversiteye hazırlanacak kadar büyük ve her şeyi yeterince değerlendirendiniz. Ama bebeklerimiz de zamanla gördükleri resimler ve dinledikleri öyküler ile bilgileneceksiniz.
Size neden çağrı yapıyorum ve neden bu kadar çok güvenmek istiyorum, öncelikle bu hususları anlatmak istiyorum. Çünkü tonlarca enkazın altından sağ çıkma şansını yakalamış ve kendini geleceğe hazırlayanlar olacaksınız. Sizler, enkaz altında birkaç gün, saatler, dakikalar hatta saniyelerde, çoğunlukla umutlarını kaybederek yaşama korkularını, birilerinin hatalarından, hırsızlıklarından, siyasi bencilliklerinden olduğunu asla unutmayacak olan insanlarsınız.
Sizlerin büyükleri olan bizler, ne başımıza gelecekleri, nede sizlerin yaşayacağı korkulu anları düşünüp dik durma cesareti gösteremedik. Bu yüzden, sınırlı sayıda kötü düşünceli yaratıklara fırsat vermiş olduk. Bir asır önce cumhuriyet rejimi ile devleti kuran Büyük Lider Atatürk’ümüz, muasır medeniyet yolunu gösterdiği halde, birkaç kötü arkasına takıldık. Sonuçta, bu gün moloz yığınları altında debelenirken, pişmanlıklar duyuyoruz ve en kötüsü de dünyanın acıdığı bir millet oluyoruz.
İşte çağrımın nedenleri bunlar, önerimiz, aynı hataları yapmamanızdır. Yaşadığımız kara günlerin asıl sorumluları, tümüyle ölümü ve insanlığı unutmuş ve elde ettiği mühür ile hep kendilerine yontmuş kimseler ve onları baş tacı eden fanatikleridir. Depremden etkilenen on ilimizde yaklaşık 15 milyon yaşayanımız var. Ortalama bir binada 20 hane, bir hanede dört kişi, yani bir binada 80 kişi yaşadığı esasına göre, toplam 15 milyon /80=187.500 bina ya yok olmuş ya da kullanılamaz hale gelmiştir.
Bu basit hesabımla ortaya çıkan ekonomik kayıbı anlatmaktan çok toplumun sosyal ve beka sıkıntısını anlatmak istiyorum. Aynı zamanda eskiden beri olduğu gibi inanç malzemesi yapılıp hafife alınmasın istiyorum. Çünkü Tanrı insanı yaratıp akıl ve fikir ile donatırken, çaresiz olmamasını istemiştir. Hani nerede Adıyaman’ın dünyayı ben yarattım edasındaki şeyhi? Kölelerinden her türlü hizmeti kendine hak görür ama böyle günde bir tas çorba ikram etmeyi dahi bilemez.
Evet, biz bu büyük afette ağlarken, Türkiye’deki bir Japon mimar ve mühendis TV’ye çıkıp, biz artık 9 şiddetindeki depremde sallanırken mışıl mışıl uyuyabiliyoruz diyor. Adam, kesinlikle gerçeği söylüyor. Onlar bizim bildiğimiz dinlere de inanmıyor. Ama akıl ve bilimlerine güvenip, bizim gibi yobazlara ve yalancılara kanmıyor.
12 Şubat 2023
Hüsnü ARSLAN