Kentleşme Hikayelerimiz

Bu hikâye, sadece Anadolu’muza has değil gelişmiş, az gelişmiş ve gelişememiş her milletin yaşadığı kültürel değişimin hikâyesidir. Anadolu Türk toplumunun köyden kente geçiş farkı, gerekli imkân ve kültürel alt yapıyı yeterince öğrenmemiş olmasıdır. Göçerek gelip yerleşen bir toplumun, diğer yerleşik toplumların sosyal ve ideolojik baskılarına bağlılığıdır. Toplumsal gelişmede desteksiz ve sadece savaş piyonları gibi kullanılmalarına bağlıdır.

Bir Batı Karadeniz köyünde, 1940 da doğmuş ve ilk 15 yılımı orada yaşamış sade bir vatandaşım. Demek ki, son 68 yılım kentlerde geçmiş ve köy-ket yaşam farklarına göğüs germiş bir aile babasıyım. İnanın bu hiç kolay olmadı, iki çocuğumun eğitimli ve topluma faydalı bireyler olmasını hep önemsedim. 1946 1950 yılları arasında ülke nüfusu yaklaşık 20 milyon ve 16 milyonu köylü olduğu bilinirdi. Bugün nüfusumuz 90 milyon ama 72 milyonu kentlerde ve köy-kent nüfus oranı tersine dönmüştür.

Bir asır önce kurulan Türkiye Cumhuriyeti(TC) kurucuları, köylüsünü motive etmek için milletin efendisi demiş, eğitimi için devrimler oluşturmuştur. Onların toplumsal vizyonundan korkup hakaret ettiren düşmanlar, hakaret edenler ise akıl fukaralarıdır. Çünkü kurucularımızın hedefi, “Laik, Sosyal Hukuk Devleti, yani tam bağımsızlık ve demokrasi esasında devlet yönetimidir. Kastamonu ili Küre ilçesine bağlı “Ersizler” köyü ismi, Kurtuluş Savaşında tüm erkeklerinin şehit olması hikâyesidir. İşte böyle bir milletin hakkını çarçur edenin milliyetçiliği ve inancı kesinlikle sorgulanmalıdır.

Köylerden kentlere göçün hikâyesi 1950 de başlar. Cumhuriyetle başlayan zorunlu tüketim malları üreten işletmeleri(KİT’leri) yandaş seçmene iş temini alanı olunca, liyakat bitti, bir kişilik işe beş kişi alındı ve işletmeler zarar ettirilerek yok edilmenin yolu açıldı. Buna itibar etmeyen siyasilere darbeler düzenlenip üreten değil, tüketen toplum olmamız sağlandı. Peşin ya da borçlanarak alınan yabancı malları hovardaca tüketmeye, büyüyen ekonomi denmesine aklı olan arkası ile gülmüştür.  

Evet, Köyler boşaldı kentler doldu. Büyük kentlerin en az yarısında, bir gecede yapılıp içine girilen gecekonduları oldu. Sonra buralara imar ruhsatı verildi ve depremlerde yerle bir olan gündüz kondulara döndü. Bunların tamamı kötü yönetimlerin eseridir. Öyle bir eser ki halk için zarar üstüne zarar, yönetimler için rant üstüne ranttır.

Yapı kooperatifleri ile oluşmuş büyük site yönetiminde bulunanlar bilir. 200 kişiyi geçmeyen beş köyün insanı, bir siteye doluşmuş olduğunu görürüz. Şimdide bu siteler deprem riskli olarak dönüşümlere devretme sırasındadır. Site sakinleri her aile farklı illerden ya da Balkan göçmenlerinden ve düşük gelirlilerdir.

Cumhuriyet öncesinin son 621 yılı Osmanlı ile sürdürülmüştür. Seferlere mutlaka çağırılan Türklere siz Türk değil, Osmanlısınız denmiştir. Sefer sonrasında yarısı şehit, kalanlar da köylerine dönerek eli kulağındaki sonraki seferleri beklemiştir. O zamanki zaten küçük olan kentler azınlık yerleşim yerleri olmuştur. Bu yüzden zamanın köylülerimiz kentlerden uzak kalmıştır.

11 Nisan 2023

Hüsnü ARSLAN

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s