İki aydır partiler düğün bayram havasını yaşıyor. İktidar, “Sıkıntılarımız var ama bunu ancak biz aşarız” diyor. Muhalefet de, “Hukuk Devletini geri getireceğiz” diyor. Millet, son 3-4 yıldır hızı giderek artan enflasyon çarkında savruluyor. Siyasiler ise, TBMM’deki sandalye sayıları oranıyla hazineden aldıkları paraları savuruyor. Ve bu aymazlığın adı demokrasi oluyor. Bu günde ülkenin içinde olduğu bu anlamsız tabloyu yorumlamak istiyoruz.
İktidarın, 21 yıl sonra ortaya çıkardığı bu manzaraya göre, “Halkımız ülke yönetimini bizden başkasına teslim etmez ve etmemelidir de” diyebildiğini görüyoruz. Normalde, söyleyen ve söyleneni doğru kabul eden için akıl tutulması sayılır. Ama üç gün sonra seçimde ne olacağını bilmekte zorlanıyoruz. Çünkü çarşıdan ve pazardan elimiz boş dönüyoruz diyenler, sandığa gidince fanatizmin gücüne yeniliyorlar.
İktidar, “Kasalar boş, muhalefet vaatler veriyor, parayı nereden bulacaklar?” diyor ama kimse de kasalar neden boş diye sormuyor. Aslında onca vaatlerin karşılığında, hesaplanmış kaynağın belirlenmesi gerekiyor. Belirlenen kaynak, yandaşlara giden hortumları hazineye aktarılmasıymış ama yetersiz ise işlerinin çok zor olduğu açıktır. Evet, 21 yıl sonra ortaya çıkan karanlık manzara sonucu, seçimi kazanan kim olursa olsun ateşten gömlek giymiş olacaktır.
Karanlık olan sadece ekonomik manzaralar değil, son beş yıldır uygulanan ve hemen herkesin “ucube” olarak tanımladığı tek adam sistemidir. Bu sistemi isteyen ve 5 yıl boyunca uygulayanların marifeti ile devletin her alanında sadece tek adamın oluru aranmasıdır. Demokrasinin vazgeçilmezi ve usanmadan tekrarladığım üç sac ayağı “Liyakat, Özveri ve Adalet” yok oldu tanımı da yetmiyor, dinamitlendi.!
Demokrasi var denilen hangi ülkenin yargısı üzerinde yönetimin baskısı olabilir? Lafa gelince yargı bağımsız, karar işlerine gelmeyince, tanımıyoruz deniyor. İttifak küçük ortağı, TBMM gurup kürsüsünden AYM kendini fesih etsin naraları atıyor. Mahkeme, suçlu gördüğünü cezaevine yolluyor ama bir kaç gün sonra çıkarılıyor. Peki, elinde “ADALET İSTİYORUM” pankartı ile 420 km yolu yaya yürüyen parti başkanı haklı olmamış mı?
Bir asırlık Türkiye Cumhuriyeti(TC) devletinin anayasaları(son sistem değişikliği de dahil) değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen ilk 4 maddesi “TC, Demokratik, Laik, Hukuk Devletidir.”tanımına ters durum yok mudur? Yasalarımızın ve inancımızın savunduğu hak-hukuk kuralları(kul hakkı), yani Hukuk Devleti çökertilmek istenmiş olmaz mı?
Bu gerçeği, en azından üç gün sonra yapılacak seçim öncesindeki iktidar kayırılmaları ile görmekteyiz. Tüm yurtta halkımızın yaşadığı ekonomik sıkıntılar ve büyük ölçüde sebep oldukları güneydoğu deprem mağduriyetini göz ardı ederek, kendini zeytinyağı gibi suyun yüzüne çıkartması ile anlıyoruz. Buna karşılık, 21 yıl seçimi kazanmaktan korkuyor görünen muhalefetin, nihayet silkelenip kendine geldiğini görüyoruz.
Bu yıl, 14 Mayıs günü, demokrasimizde barışların başlangıç günü olmasını diliyorum.
10 Mayıs 2023
Hüsnü ARSLAN