Teokrasi

Doğal şartlarda güzel-çirkin, sıcak-soğuk, tatlı-acı gibi birbirini tamamlayan zıt ikilemlerin sayıları çoktur. Çağımızda dilimizden düşmeyen demokrasi kavramının zıt anlamı teokrasi’dir. Bir asrını tamamlamaya bir adım kalmış Cumhuriyet’imizin, çağa uygunluğunu sağlayan önemli ilkesi laik’liktir. Laiklik, Demokrasi ile Teokrasi arasındaki en sağlam tampondur. Bu gün birlikte, ayıdan da, dayıdan da korkmadan, demokrasimiz üzerinde duralım istiyorum.

Monarşi ile teokrasi birlikteliği, Ortaçağ ile Yeniçağ’da(375-1453-1789) devam etmiş ve günümüzdeki Yakın çağ’da(1789 ve halen) yerini demokrasiye bırakır durumdadır. Girişte de belirttiğimiz gibi bu tarihi çağlardaki gelişmelerin miladı 1789’daki adına Fransız Devrimi denilen kilise baskılarından kurtulmanın sonucu bilim, teknoloji ve sanatta atılımlar gerçekleşmiş ve toplumsal dayanışmanın önü açılmıştır. Mesela, yönetici saltanatı ve koltuk tutkusu,  yerini başarılı olacaklara (Özveri) bırakmıştır.

Bu gelişmeler, bizde 1840’larda başlayan tanzimatla gündem olabilmiş ama Osmanlı, bu iyileşmeleri görememiş ve tükenişlerini önleyememiştir. Sonuçta, Atatürk ve arkadaşları Cumhuriyeti kurup, atılımları başlatmışlardır. O zaman elde avuçta bir imkân olmadığına göre, paralı araplar gibi kim varsa davet edebilirlerdi ama onlar, kan ve can ile alınan vatanın para ile satılmayacağını çok iyi biliyor ve zor da olsa tam bağımsızlık hedefine odaklanıp, halkını da hazırlayarak vefa borçlarını ödemişlerdir.

Demokrasiye zemin olarak hazırlanan Diyanet, TDK, TTK ve diğer resmi kurumlar, her yönüyle bilimsel görüşlerin eseridir. Üreterek tüketme esasında desteklenen tarım ve hayvancılık, bu potansiyelden elde edilen ham maddelerin işlendiği sanayi işletmeleri ürünleri ile halkın ihtiyaçları karşılamıştır. Sektör bazında dışa bağımsız ürünleri, konu bankaları ile finanse edilerek oluşturulan istihdam imkânlarını, örnek milliyetçilik anlayışıyla oluşturanlar, eleştirdikleri tek partili dönemdekilerdir.

Yine onlar, zamanlamanın bilincinde olmuşlar ve 1946 da demokrasiye geçilince, danışman gibi gelen ABD’nin, kazanımlarımızı engellediklerini fark etmişlerdir. Amaçları belli; Sen üretme bizden al. Ayrıca size borç para verelim ama milliyetçilik yok, ümmetçilik var. Köy Enstitüleri kapansın, tarikat ve cemaatler açılsın. Bunların adı da demokrasi olsun. Ortadoğuluya biçilen demokrasi elbisesi budur. Dış düşman ve iç düşman da bunlardır. Bir diğeri de, bu iki düşmana sırtını dayayanlardır.

Özelleştirildi kazanımlar bitti, ithalat, işsizlik, enflasyon, fakirlik arttı ve ABD mutlu sonu gelmiştir. İstenenler alınmış, birde tek adamlık oluşup, darbelere ihtiyaçları kalmamıştır. Olası darbeciler FETÖ’cü yapılıp, karşı darbecilerin de önü kesilmiştir. Bunun adı, ılımlı İslam etiketli, dış ve iç düşman ve de saltanat tutkusu sarmalıdır.

Dünyada kalan teokratik yönetimli tek yer Vatkandaki Papalıktır. Tüm Ortadoğu ülkeleri de, Teokrasi destekli Monarşi(Tek adam) yönetimleridir. Halkların yaşam düzeyi, 4.sınıf, ülkemiz de bu yolda olup hak, hukuk ve adaletten uzaklaşmaktadır. Çalışanların %75’i asgari ücrette(iki kişinin açlık sınırı), emeklilerin %75’i de asgari ücretin altındadır. BÖYLE DEMOKRASİ OLUR MU?

04 Ocak 2023

Hüsnü ARSLAN

Yorum bırakın