İki gün önce, televizyonların ortak zemininde ve uzunca süren depremzedelere yardım kampanyası programı yapıldı. Depremin zararları çok büyüktü ve mutlaka yardımlaşma gerekiyordu. Ama depremin olduğu 06 Şubat 2023 Pazartesi saat 04,17 den itibaren zaten resmi, özel kişi ve kurumlar deprem bölgelerine koşarak yardım etmek istemişlerdir. Kimisi hazırlanamamış, hazır olanlar kutarmaya başlamış ama AFAD ekiplerince siz bırakın biz kurtaracağız diyerek engelleşmiştir. Olayın en kritik ilk iki günü maalesef arama kurtarma kargaşasıyla verimsiz geçmiştir.
Bu günkü konumuzun ana fikri, kampanyanın depremzedelere mi, yoksa devlete mi yardım düşüncemizi irdelemektir. Böylece, devleti yönetenlerin, devletin asıl sahibi halkın muhtemel mağduriyetlerine önceden hazırlanamadığını görebiliriz. Konunun bir başka anlatılışı da, son 20 yılın iktidarı, toplumu uçurumun kenarında tutmasıdır. Bu da, sosyal devlet anlayışından uzaklaşılmış olmaktır.
Evet, son 20 yılın yönetenleri saltanat ve savurgan olmuşlar, itibardan tasarruf olmaz demişlerdir. Yapılan harcamalar plansız ve hesapsız, ihaleler tanıdıklara, işçilikler yandaşlara ve verimlilik yok sayılmıştır. İşsizlik artmış, tarım küçültülmüş, ekonomik kriz ve enflasyon doruk yapmıştır. Deprem riskinde olduğumuz halde 1999 depremi dikkate alınmayıp, imar afları ile 1950’li yıllarda başlayan gecekondu kalitelerinde 10-15 katlı binalara göz yumulmuştur. İşte son deprem enkaz ve manzaraları, söz konusu tespitleri doğrulamakta, suçluları ve suç otaklarını belirlemektedir.
Bu güne, üstteki şartlardan geçerek geldik. 2004 de paradan 6 sıfır sildik ve değerini döviz ile başa baş yaptık. Kötü yöneterek 20 yılda paramızı 20 kat küçülmüştür. Ama maaşların rakamsal değeri 10 kat büyüdü. Demek ki, bu millet on kat fakirleşmiştir. Bu zaman içindeki depremlerin acılarını sarmak için fakirleşmemiz de yirmi kat olacaktır. Olaya, kötü yönetenlerin pembe camlı gözlüğü ile bakmaya çalışmayalım.
Bu büyük depremin bize kanıtladığı çok önemli gerçekler oldu. Bunlar; 1) Tedbirsizlik asla af edilmez. 2) Kara gün akçesine dokunulmaz. 3) Güvensizlik ile yardım bir arada olmaz. 4) İnanç ile deprem gerçeği örtülemez. Bunlara, Fuzuli’den bir alıntıyı da eklemek istiyorum. “Ey insan, kadere az bahane bul. Buğday ektin de arpa mı biçtin?”
Söz konusu yardım programında yaklaşık 120 milyar TL toplanmış ama bunun 95 milyarı devlet bankalarından olmuş. Acaba, hükümetimiz bunu sağ cepten sol cebe aktarma olduğunu kabul etmiyor mu? Diğer 25 milyarın 20 milyara yakını çıkarcı iş adamlarındadır. Yardımseverlikle bilinen milletimizin güvenle desteklediği Kızılay neden adını kaybetti? Kızılay yanında oluşturulan AFAD da varlık göstermiş sayılmaz. Sonuç olarak bir kez daha soruyorum, ”Kim kime yardım etmiş oluyor?”.
Deprem asırlardır yaşadığımız dolayısıyla bildiğimiz bir sorunumuzdur. Yetişmiş uzmanlarımız, hocalarımız var ama bilgilerini hayata geçirecek seçilmişlerimiz yok. İktidar olup oturduğu koltuğu bırakmamak için doğru bildiklerini ve zorunlu olanı yapmıyorlar. Depremlerde yüz binlerce canlar yitiriyor ve üzülüyoruz. Bir kez de siz düşünün ”Bende bu şekilde gidebilir ve her ahvalde hiç bir şeyimi götüremem.”.
17 Şubat 2023
Hüsnü ARSLAN