Yurttaşlık Bilinci

Tarihi belgelerden, örneğin, Orta Çağ’ın Monarşi Yönetimlerinin her şeye kadir devlet yöneticileri, halkına istediğini yaptıranlardı. Türkler, demokrasiye erken ve yeterince ulaşamamış ama devlet-vatandaş ilişkilerinde daha samimi olmuştur. Son bir asrımız Cumhuriyet, onunda son üççeyreğinde demokrat olduğumuzu sanıyoruz ama kafalar ümmetçi, ayaklar mehter temposu ile bir ileri iki geri ve ortadoğuya doğru gidiyoruz.

Evet, Cumhuriyet, Demokrasi, onları önümüze serip anlatan Atatürk Devrimleri ve İlkeleri, çocukların elma şekeri gibi bir şey, tadıyla çok güzel ama hemen bitiyor ve de elimizde sadece çubuğu kalıyor. Elma şekerinin tadını alıp devam ettirememek, ne kötü değil mi? Umarım o tadı almış olmanın küllenen ateşi bir gün canlanır, belki o zaman elma şekerinin tadını devam ettirebiliriz.

O ateş bize yabancı değil, ham maddesi yerli, emeği yerli ve ürünleri yerliden de öte evrensel olmuş Cumhuriyetin ilk işletmeleriydi, yok edilseler de damağımızda kalan tadlarını asla unutamayız. Demokrat olarak geldiler ilki canını verdi, ikicisi defalarca şapkasını alıp gitti, üçüncüsü Ayşe’yi tatile gönderdi, dördüncüsü zehirlendi, beşincisi ne istedilerse yapıverdi. Belli mi olur, elbet bir gün hak yerini bulur…

Biz demokrasiye, Atatürk ilkeleri ile ulaştık ama uygulamasına Amerikan dayatması ile başladık. Demokrasinin anası Yunan ama büyüten İngilizlerdir. 2.dünya savaşı sonrasında ABD babalığa başlamış, şanssızlığımız da bundandır. Kendine demokrat ve baba olamayan, başkalarına ancak hegemonya olur. Yerli malımızı,  bağımsızlık hedefimizi kaybedip, yobaza kul, haine boyun eğdirenden başka kim olabilir ki?

Milletlerin iletişimde hala önde gelen aracı, internete rağmen televizyonlardır. Yerli ve yerel televizyonlar, ortadoğu yolculuğuna ve arap hayranlığına odaklanmış, sahibi ABD Yahudi’sinin televizyonu ise can simidi olmuş, programlarında, haberlerde, fark yaratmıştır. Biz isterdik ki halkın parası ile çalışan devletin TRT’si bu görevi üslenmiş olsun ama nerede… Sahibi yabancı ama sunucuları demokrat ve bizdendir. Hemen her akşam halka, “Patron sizsiniz!”diye sesleniyor ve bu övgüyü hak ediyor.

Patronun biz olmasını şöyle açıklıyor. “Madem işleri yapacak olanları biz belirliyoruz ve karşılığında ödenecek paraları da biz ödüyoruz, o zaman biz kendimize patron değil, patron olarak işlerimizin takipçisini seçiyoruz”. Demokrasinin amacı da budur. Ama halkın büyük bölümü başlarına patron seçtiklerini sanıp hesap soramayınca, demokrasi tersine çalışıyor. İşte bu yüzden o açık yürekli sunucuya kulak vermeliyiz.

Atamız, Türk milletinde bu potansiyeli ve yurttaşlık bilincini görüp o güvenle muasır medeniyet yoluna Ortadoğuludan uzak durularak girilmiştir. Çünkü Ortadoğulu en eski bir kavim ama en ilkelidir. İnsanlığın olmazsa olmazı demokrasinin D’sinden habersiz, enselerine vurulunca ağızlarındaki lokmayı koruyamıyor. Sahip oldukları ilahi kaynağı şeytanca saptırıp yararlanamıyor. “Ne Şam’ın şekeri nede arabın yüzü” sözümüz de, bunun içindir.

26 Ağustos 1922 Afyon’da başlayan büyük tearuzumuzun 09 Eylül 1922 de bitişinin yüzüncü yüz yılı kutlu olsun.

08 Eylül 2022

Hüsnü ARSLAN

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s