Öğrenme Aşkı

Aşk deyince genelde akla gelen karşı cinslere duyulan aşırı ilginin yansımasıdır. Hiç böyle bir aşkı yaşamadığım için aşk nedir sorusu yanıtlarına baktım ve Xper 3’ ün yorumunu beğendim. “Körü körüne âşık olmak mıdır aşk? Sırf âşık oldum diye ne yaparsa yapsın, aldatsın, tokat atsın, üzüp dünyayı çekilmez hale getirsin ve emdiğin sütü burnundan getirsin… Bu mu aşk, yoksa karşısındaki kişi onu gözünden saklasın, korusun, bakmaya kıyamasın yeri geldiğinde el üstünde tutması mıdır?”

Anlaşılıyor ki genel anlamdaki aşk bana göre değil, yani biz öğrenme aşkımıza devam edelim. İddia ediyorum, öğrenmek, çok öğrenmek istemekte bir aşktır. Baştan biraz sıkıcı ve usandırıcı gelebilir ama o yenilince, ömür boyu devam edendir öğrenme aşkı. Öğrenmeği yeterince teşvik edecek kadar bir eğitimci, öğretici sayılmam ama hayata dair konular içinde sözü edilmesi gerektiğine inanırım.

Biraz daha kendimden söz ederek konuya devam etmek istiyorum. Ben 1950’li yılların son bölümünde O zaman Türkiye’de tek olan “Kimya Sanat Enstitüsü”de ara elaman olarak yetişmiş biriyim. Okulumuz tekti hatta binamız dahi yoktu. Şimdiki adı “Gazi Üniversitesi Teknoloji Fakültesi” olan okulun Kimya ve Fizik anfileri dershanelerimiz, laboratuarları uygulama alanımızdı. Yani okul adı için sadece “KSE” demek yeterliydi ve “KSE” olarak Türkiye’nin beğenisini kazanan bir markası olmuştur.

O yıllarda üniversite öncesindeki tüm okullarda danışmanlık, ara eleman yetiştiren okullardada, yabancı dil dersleri yoktu. Şimdi konunun püf noktasına gelmiş sayılırız. Gene kendimi devreye sokup, hayalimdeki işin Öğretmenlik ama gördüğüm eğitim içinde beğendiğim en iyi iş dalının ise, metalürji olduğunu gördüm. Unutmayalım, en başarılı eleman, yaptığı işi en çok seven elemandır.

Seksene gelmiş yaşıma kadar gördüğüm acı gercek, ülkemizin ithalatı, ihracatından çok ve maalesef devamlı artmaktadır. İthalata verdiğimiz paranın en az yarısı, başta çelik olmak üzere vasıflı malzemeler için dir. Yani ithalatımızın, enerjiden sonraki en büyük kalemidir. Özel endüstri duayen’imiz merhum Vehbi Koç, Asil Çelik yatırımı ile bu konuda öncü oldu ama devam ettiremedi. Önce devlet’e, sonra tekrar özelleşti ama halisane dileğim, amacına uygun üretimler ile devam etmesidir. Reklamasyon var diyeceklere de, keşke elimden gelse de yapabilsem derim.

1960’lı yılların 20 olan üniversite sayısı on kez katlanarak 200 oldu. Gençler, sadece etiket sahibi olmak isterken, bu gün etiketinde işe yaramadığını gördüler. Çünkü ülke, etiket için emek vereni anlamayanlarca yönetiliyor. Dünyaya yayılmış on milyon nüfusumuz etiketsidir. Esasen gelişmiş ülke çalışan açığı eğitimli gençlere dir. Evet, deneyimli ve 80’lik biri olarak, öğrenme aşkı ile yetişmenizi tavsiye ediyorum.

Aralıksız 18 yıl devlet yönetenlerin hiç anlamadığı bir konu eğitim ve öğretimdir. 200 üniversitede öğretim değil, liselerdeki eğitimin devamı niteliğinde oluşunuda anlamış sayılmazlar. Eğitimde amaç imam da, usta da olsa planlı ve amacına uygun olmasıdır. Siz yolun sonundasınız, umarız gelecekler öğrenme aşkı içinde olurlar.

18.01.2020

Hüsnü AESLAN

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s