Cumhuriyetin ilanı ile yeni Türkiye Cumhuriyeti(TC) Devletinin yönetim merkezi (Başkenti) Ankara olmuştur… Daha çok kale civarında olan yerleşim yerleri, Ulus bölgesi ile kısmen ovaya sarkan Ankara, farklı ama benzer isimler ile Anadolu’nun eski bir kasabasıdır. Merkez Ankara’yı çevreleyen tepeciklerin ortasında genişçe bir ovası ve daha yükseklerdeki bağlıkları hala konuşulsa da, çoğu kentimiz gibi doğası rant uğruna yok edilmiştir.
Bu gün sizlere, Ankara’nın son bir asırlık hazin hikâyesini yansıtmaya çalışacağım. Ben Ankara da 06 Haziran 1955 ile 15 Temmuz 1960 arasında yaşadım. O tarihteki merkez Ankara’nın çevre noktalarını, doğuda Çankaya ve Bahçelievler, güneyinde Atatürk Orman çiftliği ve Yenimahalle, batısında dışkapı, Kuzeyinden Kale ve Cebeci olduğunu söyleyebiliriz. Mamak ve Etlik gibi semtleri vardı ama oralar, Ankara’nın merkezi dışında gibi sayılırdı.
Kış aylarında ısınma odun ve daha çok kömür ile olurdu. Kış sabahlarında, Çankaya ve Seyran Bağları tepelerinden Ankara üzerine bakınca, sadece yoğun duman denizini görürdük. O zamanların basınında sıkça görüp okuduğumuz Londra hava kirliliği haberlerine, kendimizce Ankara’yı da eklerdik. Aslında Ankara’nın şanssızlığı coğrafi konumu itibarı ile tava içi şeklinde oluşuna bağlıdır.
Bu günlerde sosyal medyada, resimler ve anlatımlar ile eski Ankara’yı çok iyi tanıtan guruplar var. Bildiğim ikisi “Eski Ankara Fotoğraf Ansiklopedisi ve Fotoğraflar ile Eski Ankara”dır. Bunların adını yazmakta sakınca görmüyorum çünkü amatörce ama çok faydalı paylaşımlar yapıyorlar. Oralardan anladığım kadarı ile Atatürk döneminin şehir planlaması önceliği doğa olmuştur.
Örnek olarak belirteceğimiz yerler, cadde ve sokaklar, konut ve resmi kurum bahçe ve çevreleri ağaçlandırılmıştır. Atatürk Orman Çiftliği(AOÇ) ormanı ve gölleri ile Gazi Eğitim ve Teknik okulların bahçeleri, ODTÜ orman alanları, hatta gecekondu çevre ve bahçeleri dahi ağaçlı ve yeşil sayılırdı.
Giderek artan ve olabildiğince çok katlı ve de bitişik nizamlı betonlaşma, cadde, sokak ve park ağaçlarının tükenişi, bozkır Ankara’yı yeşilsiz ve betonlaşmış Ankara haline getirmiştir. Ayrıca, AOÇ ve ODTÜ ormanlarına yapılan düşmanca kıyımlar da olayın tuzu biberi olmuştur. Bir yandan da 6-7 milyon insanı barındıran Ankara sınırları, total il sınırlarına kadar ulaşmıştır.
Bir asır önce Ankara’yı başkent yapanlar, gelecekte oluşacak CO2 atmosferini görüp, ağaçlar ile temizleneceğini düşünmüşlerdir. Onların düşündüğü Ankara, sanayisi olmayan, düzenli ve büyümede sınırlı kalacak örnek bir yönetim kentidir. İşte bu, günümüz yönetenlerinin düşünmek istemediği durumdur.
Şimdi onlara sormak istiyorum, rant ile elde edileni mezarınıza götürmek mümkün olmadığına göre, koltuklarda daha çok kalmak için kullanmaya değecek midir?
28.11.2019
Hüsnü ARSLAN