Patron ve Patroncuklar

Ülkelerin sanayi ve ticari alanlarında isimleri öne çıkmış patronlar, Kapitalist dünya düzeninin vazgeçilmez unsurlarıdır. Daha öncesinin parasal güçleri Ağalar, Şeyhler, tarikat ve cemaatlerdi. O dönemin ve dar bölge halkının canına okuyan Tefecileri de vardı. Kapitalizm, giderek tek patronlu ve çok patroncuklu dünya düzeni oluverdi. Yani dünya toplumlarını, para ve yanında askeri güce sahip patron ülke ve yanında yer alan çok sayıda patroncuk ülkeler ile yönetir duruma geldi…

Yirminci yy, sanayileşme dönemiydi. Osmanlı döneminde olamayan sanayileşmeyi Cumhuriyet ile birlikte ve milletin vergileri ile devlet yönetimi başlatmıştır. 1930 lu yıllarda özel teşebbüsler oluşmaya başlamış ve zamanla çoğalmıştır. İlk özel İş yeri olarak 1928 de Bursa’daki İpek İş, 1929 da İstanbul’daki Mensucat Santral oluşunu ekleyelim ve şimdi her ikisinin de faal olmadığını belirtelim.

Daha sonra gelişen ve yaygınlaşan Koç ve Sabancı şirketleri hala varlıklarını koruyor. 1940 ve 50’lili yıllarda, Merhum Vehbi Koç’un Ankara’daki bakkallığından, Merhum Hacı Ömer Sabancı’nın hamallıktan nasıl sanayici oldukları hikâyelerini dinlerdik. Amaç onların reklamı değil, zaten herkesçe biliniyorlar. İyi ki patron olmuşlar, çünkü bu gün hala patronlar ve onlar sayelerinde diğer patroncuklar olabilmiştir.

İyi ki bu kadar da olsa özel sektörümüz olmuş. Çünkü üreten devlet işletmeleri dünya patronları baskıları ile yok olunca, tümüyle Osmanlı hazırcılığı durumuna düşmedik. Üretmek, öğrenip bilmektir. Yani bilinçli toplum olup, kimseye muhtaç olmamaktır. Osmanlı, vergi toplamış, haraç almış ve bunlar ile saraylar, saraylar ve bu sarayların içinde sultanlar, paşalar ve cariyeler olmuş. Toplananlar yetmemiş, satılmış, borçlar alınmış ve gösterişli âlemler yaşanmış. Osmanlıyı suçsuz görenler bunu bilmiyor mu?

Aslında her şey biliniyor. Osmanlı dönemindeki okuryazar azlığını, okuma bilenlerin de okuduklarını anlamadıklarını bilmeyen var mı? Amaç, sadece sandıktan çıkmak içindir. Biz hala demokrasiyi seçim sandığından ibaret olduğunu, özverili ve dürüst olmanın ayrı şeyler olduğunu sanıyoruz. Atatürk’ün hedeflediği muasır medeniyetin ilk şartı, tam bağımsızlık olduğuna engel olunduğu için patroncuklar içindeki yerimizi alamadık.

Dünya patronu bir ülke olmak kolay değil ama tam bağımsız olan bir ülke en azında patroncuklar arasında olabilir. Patron ülke Başkanı’nın, dokunulmazlığı ve rahatlığı vardır. İstediğini almak için tehdit eder, hakaret eder ve diplomasiyi gereksiz görür. Ona, yaptığının yanlış olduğunu söyleseniz de özür bile dilemez, çünkü güçlüdür.

İşte büyük lider Atatürk, bunun için tam bağımsızlığı, çağdaş eğitimi, pozitif bilimi, yurtta ve dünyada barışı işaret etmiştir. Sonra ülke yönetimine seçilenler, özverisiz ve egoları ile makamlarını düşünmüşlerdir. Zaten o, bunun da olacağını görmüş, “Gaflet ve delalet, hatta hıyanet içinde olabilirler” demiş.

17.11.2019

Hüsnü ARSLAN

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s