81 yıl öncesinde, Ülkemizin kurtarıcısı, Cumhuriyetimizin kurucusu, büyük önder Atatürk’ümüz vefat etmişti. 1.dünya savaşı 1918 de sona ermiş ama iki yıl sonra pes eden Osmanlı, Anadolu’nun işgaline fırsat vermiştir. Ardından kazanılan Kurtuluş savaşı ve 29 Ekim 1923 de Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması ile 621 yıllık tek organlı, Teokratik Monarşi sona ermiş ve halk kendini yönetir hale gelmiştir…
Cumhuriyetin kurucu lideri Atatürk ve arkadaşları, Atatürk’ün vefatına kadar (1923 ile 1938) 15 yıl boyunca, devletin yapılanmasına, zorunlu ihtiyaç maddeleri üreten yüzlerce tesisin kurulmasına ve 500 milyar dolara yakın Osmanlı borcu ödenmesine, o günün fakirliği içinde uğraşmışlar. 621 yıllık saltanatın kalan borunu, kendini zor besleyen 14/17 milyon toplumun, 25 yılda bitirmiş olmasının ne demek olduğunu ve nasıl başarıldığına dahi aklı ermez bu günkü yönetenlerin.
“57 yıllık ömrüne, 11 savaş, 24 madalya, 7 nişan, 13 kitap, 1 ülke, milyonlarca özgür insan ve Türkün gururunu sığdıran bir lidere” ayyaş diyenler, onun şartlarındaki bu başarıların değerini anlayamaz. Onlar, arada bir yüzbinlerce insanın 81 yıl sonra anıt kabirde neden toplandığını da anlayamazlar. Onlar, seçim miting alanlarında paralı ve taşımalı insanlar ile de bu kalabalığı toplayamazlar. Çünkü gerçek coşku, para ile değil, sevgi ile kazanılır. İşte Atatürk sevgisinin farkı budur.
On beş milyon parasız millet ile 15 yılda, kendine yeten bir millet olunmuş ve yeni bir devlet inşa edilebilmiş ise, Liderinin, “Köylü milletin efendisidir. Türk milleti zekidir, dürüsttür, çalışkandır. Ne mutlu Türküm diyene!”demesine ve milletin ona güvenip omuz omuza vermesine bağlıdır. Bunun adı özetle saygınlık (onur) savaşıdır. Ne mutlu ki, Türk milleti bu savaşı da kazanılmıştır.
Bu dönemin fakirliği, onurumuzu koruyarak geçmiştir. Uçağımız olamadığı için ziyaretler yapılamamış ama akın akın gelen Krallar, Başkanlar ve Başbakanlar, Çankaya’nın bağ evinde ağırlanmıştır. Yani hava atmak için İstanbul’daki saraylara da götürülmemiş ama bilinen Türk misafirperverliği korunmuştur.
Devam eden 8 yılda 2.dünya savaşı olup, dünyanın her yanı yanmış, yıkılmış ve hala izleri duran atom silahları dahi kullanılmıştır. Atatürksüz geçen bu dönemde, ne kimsenin yanında, nede kimseye karşı olmadan ve tabii olarak savaşın ekonomik zorluklarını yaşayarak atlatılmıştır. Bu, anlayabilene çok büyük politik başarıdır. Bu günün Irak ve Suriye savaşlarından ülkeyi beka tehlikesine getirenlerin politikası ile olamadığı için karalanan bir başarıdır.
80 yıl sonra dahi seçim meydanlarında, camiler ahır yapıldı, millet aç kaldı naraları atılarak sandıktan çıkılıyor. 73 yıldır demokrat olduk sanıyoruz ama başarmış değiliz. Çünkü demokrasi, sadece sandıktan çıkmak değildir. Demokrasi, alın teri dökmeden her şeye sahip olan yobazları ve asalakları hortlatmak hiç değildir. Demokrasi, sefillik örneği arap milliyetçiliği hayranı olmak ta değildir. Bu yüzden demokrasi, düşmanla kol kola olan yobazların, milletin çağdaşlığını istemeyeceğini çok iyi bilmektir.
11.11.2019
Hüsnü ARSLAN