Ekonominin Kırmızı Çizgileri

Toplumun eylemlerinde “çizgide kalmanın” önemine, ekonominin kırmızı çizgileri’ni eklemek istedim. Konuya, “Hesapsız kasabın, k.ç.na kaçar masadı.”ile devam edelim. Hesap bilmek için illa üniversitede okuyup ekonomist olmak gerekmiyor, Tanrı’nın bahşettiği akıl ve fikri taşıyan bir insan olmak yetiyor. Böyle insanlar işini planlarken, kazancını ve verimliliğini de hesaplayıp kimseye muhtaç olmadan yaşayabiliyor. 

Ekonomi, insanlığın varoluşu ile başlamış demeyelim, çünkü o zaman bir yığın tarihi araştırmalara dalmak zorundayız. Ama son yedi asırlık dönemimizi özetlersek belki bir şeyler anlatmış oluruz. Osmanlı, orta çağ şartlarında kuruluyor ve o çağı kapatıp, yeniçağı başlatıyor ama 6 asırlık ömrünü hazırı tüketme yöntemi ile geçiriyor. Yani kendi başlattığı çağa ayak uyduramıyor. 

Nasıl mı? Ekonomisini ortaçağ düzeninde tuttuğu içindir. Yani onlar için ekonomi, sadece saray hazinesindeki altınların varlığıdır. Altınlar bitince, Padişah Hazretleri yeni bir sefer için ferman yayınlar ve Anadolu Türk halkı çağırılır. Falanca ülkeye ya da ülkelere gidilip savaşılır ve altınlar alınıp saray hazinesine konulur. Bitene kadar da, vur patlasın çal oynasın devam eder. Seferden dönebilen köyünde ve tarlasında, şehit aileleri de bağrı yanık olarak kaderine katlanır.

Osmanlı 6 asrı bu kısır döngü içinde harcadı. Son bir asrımız Cumhuriye’le kendimizi yönetmek istedik ama yüzümüze gözümüze bulaştırdık. Çünkü son 20 yılda saltanat ve saray sevdası başladı ve adı da itibar oldu. Artık sefer yapamıyoruz ve avanta altın bulamıyoruz. Ama Çankaya köşkünü de beğenmiyoruz. Kendimizi ve yandaşlarımızı askerlikten uzak tutuyor ve saçı bitmeyenlerin haklarını hesapsızca harcıyoruz…

Evet, ekonomi demek hesap bilmek ve ayağını yorganına göre uzatmaktır. Ayağın yorgandan çıkması, ekonomi için “kırmızıçizgi” demektir. İşte bunu anlamayan hem diplomalı hem de diplomasız ekonomistlerin son çaresi, haram yedi arap paralarına kalmıştır. Bu yüzden sergilenen arap sevdası ve peşkeş çekilen en güzide yerler, kötü yönetilmenin sonucudur.

Bir kez daha evet diyerek devam ediyorum; Cumhuriyet ve demokrasi dedik hesap soramaz olduk. Bağımsız yargı dedik adalet bulamaz olduk. Daha iyi ekonomi dedik bataklık bulduk. Hayvancılık dedik, kaybettik ve ne olduğu belirsiz ithal et yer olduk. Tarım dedik samanı dışarıdan alır olduk. Pancar şekeri dedik, mısır şurubu bulduk. İş ve aş dedik, işsiz ve aç kaldık. Peki, iyi yönetilmek bunların neresinde?

Şimdi de, tüm bu olanları, 60 milyon seçmenin en az yarısı, şapkasını çıkarıp önüne koysun ve çok iyi düşünsün istiyorum. Bu ülkenin 80 değil, aslında 90 milyon nüfusu var. En az on milyonu başka ülkelerde çalışıyor ve oralarda bile katıksız yobazların ağına takılıyor. Bu ülkede olsalardı, onların da katma değeri ve emeği milli olurdu. Ayrıca, beş milyon Suriyeli ve Afganlı kadir bilmez besliyoruz. Savurganlık ve yabancı besleme hatalarına, özellikle sizin gibi seçmenlerin destekleri sebep olmadı mı?

06 Aralık 2020

Hüsnü ARSLAN

Yorum bırakın