Bir önceki “Hayranlık” başlıklı yazımızı, Pakistanlı Dr. Faruk Saleem’in araştırmasını ek yaparak, İslam ülkelerindeki geri kalmışlığın üzerinde durmuş ve sebebin sadece sorgulamayan eğitimleri olduğunu görmüştük. Bu gün de sorgulamayı bilmeyenlerin, özellikle adalet ve demokrasiden yoksun olma sebepleri üzerinde duralım istiyorum.
Peki, sorgulama sözcüğünü tanımlayan en önemli eylem ne olabilir?
Babanın, çocuklarını yaramazlıkları için sorgulaması mı,
Karakol görevlisinin, zanlıyı suçlu olup olmadığını anlamaya çalışması mı,
Yargının, adalete(Doğru karara) ulaşmaya çalışması mı,
Devlet harcamalarının kontrolü ile kul hakkının denetlenir olması mı,
Kusursuz demokrasi için seçimlerin yargı denetiminde olması mı,
Herkesin hak ve hukuktan yana olması için önce kendini sorgulaması mı?
Aslında üstte sıralanmış maddelerin sayısı çoğalabilir. Biz uyarı, adalet, demokrasi ve kul hakkı içerenleri dikkate aldık ve en sonda da insanların kendini sorgulamasına dikkat çekip, ağırlıklı olarak bu husus üzerinde durmak istiyoruz. Sıraladığımız ve sıralanabilecek olanların tümü kendine göre önemlidir.
“Adalet mülkün (Vatanın) temelidir)” sözünü hepimiz biliriz. Adaletin olmadığı bir ortamda insanlar arasındaki(Aile içi de dahil) güven, sevgi ve saygı yitirilmiş olur. Keza, insan haklarına saygının, hür ve bağımsız yaşamanın vazgeçilmezi demokrasiye engel olacak girişimler kesinlikle önlenmelidir. Bu değerleri koruyacak olan toplumda her birey önce kendini sorgulayabilmeli ki, diğerlerinin kıymeti anlaşılsın.
İşte bu yüzden kişinin kendini sorgulayabilmesi en önemlisidir. Bir ülkede çalışma düzeni, kamu görevlileri ve özel işletmeler, mal ve hizmet üretenleri ile yürütülür. Çalışan herkes akşam yatağına uzanınca, ben bu gün ne kadar faydalı olabildim diye düşünebilmesi, kendimizi sorgulamak demektir. Kime ne kadar kazık attım, ya da ne kadar kul hakkı yedim diyerek övünmeyi marifet saymışsa bile zamanla duyduğu pişmanlık, o kişiyi hatadan döndürebilir.
Evet, ne yazık ki İslam ülkelerindeki eğitim düzeni, derinlemesine düşünen insanlar yetişmesi için değil, düşünmemesi ve sadece papağan gibi ezberlemesi içindir. Bu yüzden Müslümanlar üretmez sadece tüketir. Üretmeyen bir toplumda zihinler daha çok hataya açıktır. İslam’da buna, şeytana uyma demez miyiz? Sadece şeytana uymakla da kalınmıyor, toplum kendine sahip çıkamadığı için köleleşiyor.
Bu günün iktidarı ılımlı İslam tanımlaması ile geldi ve 18 yıldır iş başındadır. Epeydir kendine yakın bir Tv programında, 2-3 çocuklu evli kadınların çocuklarını da bırakıp başka erkekler ile birlikte olmaları gösteriliyor. Konu açık, yasal düzenleme sonucu mağdurları teşhir edilerek nemalanılmaktadır. Böyle bir olayı, kim ve nasıl sorgular?
06 Mayıs 2020
Hüsnü ARSLAN