Türkiye’de 1 Kasım 1928 tarihinde 1353 sayılı “Yeni Türk harflerinin kabul ve tatbiki hakkında Kanun”un kabul edilmesi ve yeni alfabenin yerleştirilmesi sürecine genel olarak verilen isim” harf devrimidir”. 10.yy öncesindeki Türk alfabeleri Uygur, Kiril, Göktürk ve Orhun yazıtlarıdır. 10.yy’da İslamiyetin kabulü ile arap alfabesine geçişine bir bakıma arap kültür işgali, asırlarca devam edişine de Kur’an dili olarak kabul edişimize bağlayabiliriz. İlgi alanımda olan bu konuyu kaynaklardan araştırıp bilgilenen ve beraberinde kendi görüşlerimi ekleyen olacağım.
Alfabeler adeta coğrafyaları ile özdeştir. Ortadoğu başlangıcı ile Uzakdoğu sonu arası alfabelerinde fiziki benzerlik vardır. Keza, Avrupa ile Amerika alfabeleri de benzerdir. Bu iki temel gurup arası fark, doğudakiler daha kavisli ve karmaşık, batıdakiler daha keskin ve yalındır. Türk alfabeleri Uygur ile arap, Kiril ile Uzakdoğu, Göktürk ile Rus ve Orhun yazıtları ile Kiril ve Göktürk benzerliği ilgimi çekmiştir.
Latin alfabesi olarak bildiğimiz son alfabemizi, dilimizdeki seslere uydurmak için çok uğraşılmış ve o şekliyle kabul edilmiştir. Batı dilleri seslerinin bazıları 2-3 harf ile ifade edilmiş, bizdeki ğ, i, ö, ş,ü gibi harfler ve diğer işaretler tartışılsa da, meramımızı 92 yıldır anlatmaya engel olmadan, gelişmiş diller seviyesine ulaştığı için mutluyuz.
Aslında arap alfabesinin dilimizin ses uyumuna tersliğini, Arapça ve Farsça karışımı Osmanlıcayı devlet dili yapılması da kanıtlıyor. Osmanlı, Arap alfabesini sürdürerek geçmişin duru Türkçesine ve ırkına ihanetini de kanıtlamıştır. İlk hedefi Avrupa olan Osmanlının geri tepme sebebi, arap kültürüne boyun eğmesidir. Arap alfabesi ile devam edilirken, dilimiz sözcüklerinin yarısından fazlası Arapça kökenli oluşuna engel olamamak talihsizliğimizdir.
Harf devrimini eleştirenlere bakınca, “Kur’an dili alfabesi yasaklanıp toplumun inancı zayıflatıldı” deniliyor. Peki, ömrü arap diliyle geçmiş FETÖ, toplumun inancına zarar vermedi mi? Kaldı ki, Türk milliyetçiliğine ve Türklerin inancına çok bağlı Atatürk’ün ilk işi, Diyaneti ve TDK’nu kurması ile anlaşılır. Yani eleştiriler tümüyle kasıtlıdır.
Eleştirilerin bir boyutu da, arap alfabesinin zor öğrenilişi ve toplumun fakir kalışına sebep gösterilip yasaklandığı iddiasıdır. Alfabelerin amacı dildeki seslere uyumlu olmasıdır. Arapçanın zor öğrenildiği gerçektir. Çocukluğumuzda esireleri, üsireleri kıraat ettik ama bir türlü anlayamamıştık. Ama bir dil asla gerilik nedeni olamaz, çünkü zor da olsa öğrenilir. Yani geriliğin sebebi zorluk değil, eğitimsizliktir. İslam ülkelerinin geriliği gerçektir, buda onların tembelliği ve miskinliği demektir.
Atatürk, harf devrimi ile toplumun kolayca okur-yazar olmasını düşünmüştür. Milletin bilinçlenerek çağdaş medeniyete ulaşmasını düşünmüştür. Eğitimli, bilinçli ve bilerek üreten toplumun tam bağımsız olabileceğini düşünmüştür. %80’i köyde olan halkı, köy enstitütüleri ile eğitmeği düşünmüştür. Biraz da, 96 yıl sonraki işsizlik düzeyi ve bunalımın mimarları düşünüp hatalarını görseler olmaz mı?
Toplumun yarısı olan sadece erkekleri okutursanız, savaşlarda okur-yazar azalması doğaldır. Almanya, 2.dünya savaşında erkeklerinin çoğunu kaybetti ama eğitimli kadınları sayesinde, 20 yıl sonra yeniden ayaklandı. Çok eski tarihe sahip Arapların sefillik ve çaresizlik nedeni, özellikle kadınlarının cahilliğidir. Arap hayranlığının sonucunda da, bu kötü son vardır. Beğenseniz de, beğenmeseniz de, bu kötü sonu görebilen lider sadece Atatürk’tür.
02.11.2019
Hüsnü ARSLAN