Dış Güçler

Demokratlık iddiasındaki iktidar mensuplarımız, kötü giden işlerine başaramıyorum demez ve kılıf uydurur. Bu kılıfın adı da çoğunlukla “Dış Güçler” olur. Öyle ya, onlar, seçenlerin güveni ile her şeye muktedir ama nedense dış güçler ile mücadele edemez ve bu durumu seçmeni ile de paylaşamazlar. Bu nasıl demokratlık ise, hani şu ünlü sebep ve sonuç tezleri var ya, dış güçler sebep, çaresizlik sonuç ama cereme halkındır.

Yüz yıl önce Cumhuriyeti kuranların hiç biri ekonomist değildi ama hepsinin bilinen eğitimleri ve ceplerinde taşıdıkları belgeleri(diplomaları) vardı. Aslında onların derdi belge de değil, üretmekti. Halkımız ise üretmeden tüketilemeyeceğini çok iyi bilendi. Yapılan, sadece onları daha verimli üretmeğe yönlendirmekti. Makinesi yok, araştıran yok ama atadan usullerle üretene yardım edip verimliliğin artırılması gerekiyordu.

Dış güçler o zamanda vardı, hem de taze kuyruk acıları ile diş gıcırdatanlardı. Önce,  saray hovardalarından kalan alacaklarını istiyorlardı. Şerefli bir millet ve onurlu bir devlet olarak şartlar yerine geldi, Bu gün, “Ben ekonomistim” diyenlere anımsatmak istediğim, can alıcı ekonomik değerlerim var. Makineler yaptırıldı, kurduruldu ve elemanlar eğitildi. Tekstilde; pamuk, yün ve ipek hammaddeleri yerliydi. Tekelde tütün, Şekerde pancar, Kâğıtta, Madencilikte hammaddeler yerliydi.

Bununla da kalınmadı, eğitim, savunma sanayi dendi ve tam bağımsızlık hedeflendi. Bunların tamamı demokratlardan önce oldu. Ne zaman demokratız dedik, o andan sonra mandacı olduk, çünkü iplerin ucunu dış güçlere teslim ettik. Ve “Türk milleti zekidir, çalışkandır” sözlerinin yerini, “Borç yiğidin kamçısıdır” sözü aldı. Andımızın o güzel sözlerinden, Cumhuriyetimizin simgesi TC’den korkuldu, üreten işletmeler yok edildi. İşte bunlar bizi bu güne getiren sebepler ve saatte bir değiştirilen etiketler de sonuçlarıdır. Ekonomistlik böyle mi olur?

Tarım bitti, hayvancılık bitti, yerli üretim bitti, yani yerli ve milli ne varsa bitmiştir. Marketler tıka basa yabancı ürünler ile dolu. Bunları millet istemedi, dış güçler istedi sizde kabul ettiniz. Marketten alınan etlerin tadını beğeniyor musunuz? Dahası, ne eti odluğunu ve bundan sonra onları da getiremeyeceğinizi biliyor musunuz? Bu derdin mimarı da, ustası da sizlersiniz. Eğer gerçekten ekonomist olsaydınız, yirmi yıl sonra böyle sıkıntı yaşanmazdı. Tarikatlar, cemaatler, dış güçler ile birleşip sizi kandırdı, gerçeği saklayarak sizde milleti kandırdınız.

Cumhuriyetin ilk otuz yılında halkımız savaşlardan uzak tutuldu. Sonrasında, dış güçler bizi birbirimize kırdırıyor. Darbeler, bencillikler, verilen yüz binlerce şehitler, kaybedilen maddi değerler olmasaydı, bu gün Atatürk’ümüzün hedeflediği muasır Türkiye’si olurduk. Mahallede ve camilerde birbirimize şüphe ile parasızlıktan haram yedi arabın eline bakar olduk. Bunların sonucu olarak ta, hak ve adaletten uzaklaştık.

Çok sıkıntılar yaşadık ama bu günkü sıkıntımızın sahibi son yirmi yıldaki iktidardır. Çünkü kazanımları yok etmesi ile sebep, büyük borçlara girilip, hazırdaki varlıkları bitirmesi ile sonuca ulaştık.  Yollar, köprüler, tüneller için uzun vadeli borçlar ile kat kat olmuş maliyetler, sadece bizlerin değil, çocuklarımızın da kâbusu olacaktır. Suçlu dış güçler ya da iç güçler, umarım artık böyle güçlere karşı olacakları seçebiliriz.

28 Kasım 2021

Hüsnü ARSLAN