Sessiz İşgal

Hızını artırmış Afgan göçü, son günlerin yeni bir endişesidir. Endişe, bu göçün zamanlamasında, oluşumunda ve tarihi gerçeğindedir. Osmanlı döneminde bilinçli yapılan yer değiştirmelerin geriye dönüş hareketi yerini, bu gün bizimle ilgisiz ve toplumumu yozlaştırmak için gelenlere bırakmıştır. Bir başka açıdan bakınca, 20 yıl önceki Büyük Ortadoğu Projesi(BOP) ile başlayan çıkar planlamasının yeni boyuttur. Maalesef bu, günümüz iktidarının değişik zaafları ile iç içe olan üzücü bir gelişmedir.

Göç, biz Türklerin bilinen çok açık gerçeğidir. Bu yüzden ana yurdumuz Orta Asya iken, zamanla Kafkaslar, Avrupa, Ortadoğu ve özellikle Anadolu olmuştur. Selçuklu ve Osmanlı derken, Türkiye Cumhuriyeti(TC) de, Anadolu merkezlidir. Dört bir yana yayılan Osmanlı, yönetimini kontrolde tutmak amacı ile yeni yerlere, Türk nüfusunu kaydırmıştır. Üç kıtaya yayılıma durup, TC dönemi başlayınca, takas göçleri başlamış, Kırım, Kafkaslar ve Balkanlardaki Türklerin peyderpey iadesi tamamlanmıştır…

Anadolu yaklaşık 1200 yıldır Türklerin vatanıdır. Bu, savaşla değişmeyince çok farklı taktikler denenmektedir. Anadolu’nun doğası, 1200 yıl öncesine göre çok fazla bozkır olmuştur. Ama artık doğal güzelliği için değil, yer altı zenginlikleri için hedefleniyor. Kalan bu kıymetlere göz diken sömürücü ABD’nin, BOP planına eş başkan atanan AKP Gnl. Başkanı’nın direnme hakkı olabilir mi?

AKP, 19 yıl iktidarın değişmeyen partisi kalabilmişse, PKK, ABD silahları ile Kandil ve Suriye’deki askerimizi şehit edebiliyor ise, bunda BOP eş başkanlığı rolü olamaz mı? Suriye’den 5 milyon, Afganistan’dan da bir o kadar göçe razı oluyor ve “sessiz işgale” neden hayır diyemiyoruz? Bunca zaman sonra, Akdeniz de ve Kıbrıs’ta haklarımızı korumakta neden zorlanıyoruz? Parasını ödediğimiz halde F-35’leri alamıyor, S-400’leri çalıştıramıyor ve daha da önemlisi savunma sanayimize neden yabancıların girmesini onaylıyoruz? Şeker fabrikalarımızı kapatıp, ABD’den nişasta bazlı şeker ve benzeri pek çok tarım ürünü almak zorundaysak, ABD baskısı altında değil miyiz?

1950 sonrasında bu ülke, ABD üs alanı olmuştur. Ankara Kavaklıdere deki imtiyazlı Amerikan mahallesinin, ben dahi şahidiyim. Amaç, hiçbir zaman bizi savunmak değil, her zaman arap petrollerinin SSCB’ne karşı korunması olmuştur. Ülkemiz, demokrasi maskesi ile ABD yanlısı siyasilerin sandıktan çıkarıldığı, demokrasi karşıtı tarikat ve cemaatlerin önünün açıldığı bir yer olmuş ve darbeler hep bu düzeni savunmuştur.

Unutmayalım, her darbe sonrasında cemaat ve tarikatların ve onlara köle olan salak halkın sayısı çoğaldı. Kaybedenler millet, milletin ordusu, emniyeti, yargısı, eğitimi, ekonomisi ve demokrasi umudu olmuştur. Dolayısıyla, gittikçe AB’ye yaklaşacağımıza arap’a yaklaştık ve üretmeden yiyen olduk. En son 15 Temmuz 2016 darbesini de kadım dost ABD’nin himayesindeki hocaefendi maşası, onunla sarmaş dolaş siyasiler sayesinde yapmak istemiştir.

Suç, sadece siyasetçide değil, daha çok o siyasetçiye oy veren seçmendedir. Seçmen çocuğunu imam okullarına yollamaya zorlanırken, alnı yere değen siyasetçilerin ve tarikatçıların çocukları, yabancı okullara yollanıyor. İşte buradan çıkan sonuç, “Her millet kendine uyan yöneticiyi seçer ve onun tarafından yönetilir”.  Başka söze gerek yoktur.

29 Temmuz 2021

Hüsnü ARSLAN

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s