Ünlü yazar William Shakespeare’in, Fırtına oyunundaki “Cehennem bomboş ve bütün şeytanlar burada” klişeleşensözü, ilgili her konuda kullanılmış ama asıl konusu, iktidar ve güç uğruna kardeşin kardeşe ihaneti, yani politikadır. Yaklaşık 400 yıl önce sahnelenmiş bu oyundan başka hamlet gibi birçok eserinin çevirileri, uzun zaman tiyatrolarımızda gösterilmiştir.
Aslında ülkemiz, üzerinde durduğumuz bu ilginç söz için bir ana vatan sayılır. Çünkü son yedi asrın devlet yönetimi, iktidar ve güç için şeytanlıkların hoyratça yaşandığı yerdir. Güç hırsı, Osmanlı’nın 7. Sultanı Fatih Sultan Mehmet ile açıkça başlamış ve 36. Sultanı VI. Mehmet Vahdettin’in kaçışına kadar devam etmiştir. Keza, 1923 de kurulan Cumhuriyet’e ve 1946 da başlayan demokrasiye rağmen taht kavgası devam etmiş, son tek adamlık sistemi ile de ömür boyu saltanat sevdası hız kazanmıştır.
Şimdi de yedi asırlık yönetim sürecindeki anahtar sözcük saltanatı, demokrasiye neden engel olarak gördüğümüzü anlatalım. Çağdaş olabilmiş devletler, demokrasiyi tüm kuralları ile yaşarlar. Demokrasinin doğuş yeri Yunanistan ama geliştiği yeri İngiltere’dir. Osmanlı’yı, üç kıta’ya yayılmış bir imparatorluk olarak överiz. İngiltere, üzerinde güneş batmayan bir imparatorluktur ama demokrasiyi insanca yaşamanın en büyük gücü olarak kabullenmesinin farkını dikkate almayız.
İngiltere, dünyanın her yanında koloniler kazanmış ve onlara, demokrasinin çıkış yolu olduğunu anlatmaya çalışmıştır. Bu farkı Avustralya, Asya hatta Amerika’daki kolonilerinde görebiliyoruz. Bu gün dünya gücü olan ABD, bunca karma bir toplum olarak demokrasinin örnek bir ülkesi görünüyorsa, bunu İngiliz kolonisi olmasına borçludur. Bu ifade ile asla İngiliz kolonisi olmamız gerektiğini savunmuyorum. Eğer aynı şeyi Ortadoğu’da Osmanlı yapabilseydi, bu gün bizden kopmamış olurdu. Çünkü Araplar, özgüvenleri olmayan milletlerdir.
Geçmişin Osmanlısı, saltanat ve güç için baba, oğul, kardeşleri ve kardeş çocuklarını canice öldürmüş. Onlardan her şey beklenir, çünkü anaların tümü yabancıydı. Bu gün, demokrasi şemsiyesi altında liyakat, özveri, hak ve adalet kenara itilip, saltanat ve koltuk bencilliği ile akraba, yandaş kayırıyorsa, daha da tehlikelidir. Her insan er veya geç iki metrekare alanda iki metreye yakın derinlikte bir çukura gidiyor.
Shakspeare’in şahsında bir kez daha İngiliz toplumundan söz edelim. Onların bizden farkı sadece eğitimli olmalarıdır. 60 yaş ve üzeri herkes hatırlar, 26 Mart 1971 ile 11 Aralık 1971 arası Nihat Erim Hükümetindeki Atilla Karaosmanoğlu, Avrupa’dan 125 yıl gerideyiz diyordu. Bu günkü fark beklide iki kat artmıştır. Çünkü eğitim düzeyi çok düşmüştür.
Demokrasiye şeytanlık karışmasını, politikada seviyenin düşmesini sağlayan %60’lık kitle eğitilemedikçe fark açılmaya devam edecektir. Demokrasiyi, bilerek hazmederek yaşamayan bir topluma demokrat değil, din satanların kölesi denir.
08 Temmuz 2021
Hüsnü ARSLAN