Son yirmi yılın yönetim tarzında Mafya, Tarikat, Siyasetçi ve Gazeteci kombinasyonu oluştu. Başlıca sebebi çıkar ilişkileri olup, tamamının muhatabı halktır. Mafya, ateşli silah, tarikat, cennet silahı kullanarak farklı kulvarlardan haksız kazanç elde ederler. Siyasetçi, hizmet vadi ile halktan oy, gazeteci, doğru haber vadi ile halka yayın satmak ister. İlk ikilinin haksız kazanç istediği açıktır, sonraki ikilinin bu kombinasyonda oluşu, sadece değer kaybetmeleridir.
Demokrasi olan toplumlarda Mafya da, Tarikat da olmaz. Çünkü bu iki öğe, demokrat toplumlar içinde barınamaz. Nedeni, eşyanın tabiatına aykırılığındandır. Yani toplum bilinçlenip mafyaya, şeyhe, mollaya, ağaya, kazanda ye kardeşim der. Eğer seçimle başa gelmiş siyasetçi demokrasiye ters düşüyorsa, o da, ilk seçimlerde ekarte edilir, yalan haber veren gazeteyi de kimse almaz. İşte, toplumun bilinçlenmesi budur.
Görüyoruz ki demokrasiyi anlamış olmak için hazmedilmesi gerekiyor. Demokrasi yenilmez, içilmez ama öğrenilip uygulanarak hazmedilir. Köylerde yaşayan ve çiftçilik yapanlar bilir. Sığırlar ve koyunlar meralarda yediklerini önce yutaklarında tutup midelerine indirmezler. Sonra dinlenirken geri çekip yeterince çiğnerler ve yutarlar. Demokrasiyi bilmeden yaşamak, hazmetmenin değerini anlayamamaktır.
Böylelerinin karşısına ilk çıkan şeyh olur ve derki, “evlat, sen imanlı bir insan olmak ve cennete gitmek istiyor musun? Ben tanrıya yakınım, sana, ona nasıl yakaracağını öğreteceğim ama kazandığının yarısını bana getireceksin. Eşini ve çocuklarını buraya yolla. Hizmetleri ile bize yardımcı olurken, bizde şevk ile onların da imanlı olmalarına yardım ederiz.” Bunlar, sıkça okuyup duyduklarımız, İst. Fatih’te bir cemaat, elli bin çalışanı olduğunu söyler, düşünün, bu 50.000 kişi kendini yönetme kararı verebilir mi?
Onun için dini alet eden siyasetçi, her seçim öncesinde yerinden kalkmaya mecali olmayan şeyh’in dizinin dibine çöker. Şeyh demokrasiye karşı, Tanrı ile aldatan siyasetçi de demokrasiyi laf olarak diline dolar. Peki, böyle bir toplum demokrat, bu siyasetçi yönetim kararı alırken adaletli ve doğru haber veren gazetecilerin yanında olmasını ister mi?
Ülkemizde bu düzenin gelişmesi için kullanılan en büyük çark eğitimdir. Eğitim çarkı otomobildeki vites kutusuna benzer. Tarikat baskıları ilk kademeler, beyin yıkamadır. Bu beyinlerden sorgulamayan ve hiç bir becerisi olmayan imamlar yetişir. Böylece, siyaset ile tarikatların arka bahçeleri oluşmuş olur.
1970’lerde başlayan dinci ve ülkücü partiler iktidar ortağı olarak, 2003’den sonra da, cemaat ile kol kola ve tek başlarına iktidarların geldiği aşamalar ortadadır. Eğer, hala nasıl güçlü kaldıklarını merak ediyorsan, eğitim çarkında orta öğretime uygun çok sayıda eklenen ve adı üniversite olan kurumlardır. Mezunlarının yarısı işsiz de olsa fark etmez. Çünkü onlarında en az yarısı sorgulamayı öğrenememiştir.
24 Haziran 2021
Hüsnü ARSLAN