Sıla’ya Dönüş

Sıla’nın, sözlüğe bakınca, şarkılar ve türküleri dinleyince, doğduğumuz ve özlediğimiz yer olduğunu anlıyoruz. Askerliği geleneksel ve kutsal gören bir milletiz ve oralarda özellikle ailemizi özleriz ama sıla özleminden söz etmeyiz. Sıla hasretimiz, yaklaşık yetmiş yıldan bu yana, yurt içi ve yurt dışındaki kentlere göçlerimizin sonucudur. Oralarda doyduğumuzu, barınacağımızı anlayıp yerleştik, aileler oluşturduk ama sıla özlemimizi bastıramadık.

Göçümüzün ilk 20 yılı yöremizi daha sık ziyaretler ile kopuşun kolay olmadığını anladık ama kentlerde doğan 2. ve 3. kuşaklar ziyaretlerin seyrekleşmesine neden oldu. Kentler ile kırsallar arası ulaşım ve iletişimler kolaylaşınca, kırsalda kalanlar kentlere sıklıkla gelir gider oldu. Birde, kenttekilerin bayramları ile yıllık izinlerini tatil yerlerine gitme alışkanlığı köylerine ziyaretleri unutturdu.

Sıladaki il, ilçe ve köy nüfuslarının ¾’ü kentlerdedir. Örneğin, İstanbul’daki toplam Kastamonulu sayısı 1,6 milyon, Sivaslı’ların toplamı ise 2,4 milyondur. Göçen sadece bu iki il değil, pek çok bölge insanı kentlere kaymıştır. Zaman uzadıkça ilk gelenlerin nerede ise tamamı vefat etmiş ama %90’ı cenazelerini köylerine taşıtmıştır. Çünkü sıla özlemleri daha yoğun, anne, baba ve kardeşler orada, kendileri de orada olmak istemiş, hatta götürülmeleri için vasiyetleri olmuştur.

Sırası gelmişken kendi özelimdeki düşüncemi eklemek istiyorum. Her insan zamanı geldikçe vefat ediyor. Bu gerçeğin üzerinde az duruyoruz ama yinede muhakemesini yapıyoruz. “Ruh, din ve felsefede, insan varlığının maddi olmayan tarafı ya da özü olarak tanımlanır. Genellikle bedenin ölümünden sonra kişinin varlığını sürdüren kısmı olarak ele alınır.” Dolayısıyla, bedeni terk eden ruhların karşılaştığını düşünüyorum. Belki de pek çok kişi yaşarken, bu karşılaşmanın olacağını kabul etmiş ve yakınları yanında olma arzusunu duymuşlardır.

Ülkemizden dünyanın her yanına çalışmak için gidenlerin toplamı, on milyondan az değildir. İşsizlik, daha çok kazanmak, yabancı ortamları tanımak, geleceği güvencede tutmaktır. Onlara, yeter artık temelli dön desen kimse olur demez ama sıla hasretleri daha yoğundur. Çünkü üç bin km uzaktaki Almanya’dan araba ile 3 gün, uçak ile 3 saat, 12456 km uzaktaki Avustralya’dan, uçak ile 18 saat, bir o kadar da dönüş yolculuğuna ve masraflarına katlanıp, her yıl ana vatan’ı ziyaret ediyorlar. Bunlar, orada doğup büyüyenler değil ilk çalışmaya gidenlerdir.

Peki, bunca fedakârlığı bilerek yaptıran anavatan, eş-dost ve sıla ziyaretlerine sebep olan güç nedir? Yanıtı, kendi düşüncem ile olacak. Geçmişte aile ile birlikte yaşanan mutluluklar ve sıkıntılardır. Artık, yurt içi ve dışı göçenlerinin tamamına yakını çekirdek ailesi ile birliktedir. Buna rağmen ziyaretler, unutulamayan anılar ve benliğimize işlemiş milli duygular içindir.

Özellikle askerlik ve evlilik sonrası göçenlerin, yaşamları boyunca bir ayağı kentte, diğeri köyünde gibi geçmiştir. Bir hafta önce 90’lı yaşlarında vefat eden sevgili Emine Yengemin de cenazesi, yaz sıcağına rağmen köyüne götürüldü. Şartlar gereği zor olmuştur ama o iyi insanın ruhu mutlu olmuştur. İşte böylece o da, sıla hasretini gidermiştir. Buna “Sılaya Dönüş” denmez mi? Mekânı cennet olsun.

09 Eylül 2021

Hüsnü ARSLAN

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s