Dua ile Adaletin İlgisi

Maneviyatın yaşamdaki değeri küçümsenmemelidir. Bence dua, manevi değerlerimizi yansıtan önemli ibadet uygulamasıdır. Adalet ise, evrensel hukuk kuralları yardımıyla haklı ile haksızı ayırmak ve haklın mağdur edilmesini önlemektir. İnançlara bağlı hukuk, örneğin İslam Hukuku, adaleti sağlayacak şekilde uygulanamadığı çok açıktır. Kur’an, genelde adaleti öne çıkarsada, şeriat yönetimlerindeki adaletsizlikler asla yok sayılamaz. Bu yüzden dua ile adaletin ilgisi üzerinde durmak istiyorum.

Dua, bir işin başlangıcında, bir ibadetin muayyen aşamalarında veya vefat edenler için Yaradan’dan, manevi destek dileklerinde bulunmaktır. Diledim ama beklediğimi alamadım diyerek yakınmak, Yaradan’ın insanı akıl fikir ile donatması mantığına ters düşer. Dua, akıl yoluyla başarmak istediğin bir iş için adı üzerinde manevi destektir.  Yani, çalışarak elde ettiğin bilgi ve becerileri daha verimli ve adil kullanmak demektir.

Girişte de söz ettiğimiz gibi adalet, karşılıklı çıkar ilişkilerinde hakların sahibi hak edenler ise, zaten anlaşmazlık(adaletsizlik) de yok demektir. Evrensel hukuk bilimi simgesi terazidir. Haklı ile haksızı bu terazi yardımıyla ayırıp gerçek adalet sağlanır. Demokrasiyi özümsemiş toplumların huzur ve güveni adaletine bağlıdır. Bu yüzden adalet mülkün, yani varoluşun temelidir.

Şimdide kutsal kitapların adaletine geçelim. Diğerlerini yeterince anlamış değiliz ve kendi inancımızın kitabı Kur’an uyarılarına göre doğruluk, dürüstlük, samimiyet ve adalet, tekrarlanarak anlatılmış ama en çok toplumu şeriatla yönetenler kitaba ters işler yapıyorlar. Örneğin, Suudi devletini yönetenler, şerri hükümler gereği hırsızlık yapanların parmağını, elini, kolunu kestiriyorlar. Ama kendileri milyonlarca insanın hakkını açıkça gasp ediyorlar. O zaman ilk iş, Kral ve tayfasının kelleleri kesilmelidir.

Müslümanlığın kalabalık ırkı Araplar, şeytanlık ile din iman rekortmeni görünürler ama cehaletleri ile 4.sınıf insan olarak yaşarlar. Onların ülkemizdeki temsilcileri tarikatlar ve cemaatlerdir. İslamiyet’e göre insanlar sadece Tanrıya kulluk ederler. Tarikat mensupları ise, önce şeyhe kul/köle, sonra Tanrıya kuldur. Tarikatçılar için hak ve adalet yok, her şey onlara hizmetten ibarettir. İşte bu kötülükler yüzünden, mümin olduğunu sananlar, kutsal kitap adaletine ulaşamamışlardır.

Cumhuriyet kurucuları, ilke ve inkılâplar yanında kurumlarını oluştururken, ilk işleri Diyanet olmuştur. Amaç, halkın hurafeden korunmasıdır. Hurafeler, halkın bilinçli inancına, ülkenin birlik ve bütünlüğüne düşmandırlar. Gelinen aşamada, bir asırlık cumhuriyetin ilkelerini yıkmak hedeftir. Diyanet, Yargı ve Yürütme işgal edilmiş ve 15 Temmuz 2016 şartları yeniden oluşturuluyor. Siyasetin sevdası saltanat, ekonominin çöküşü fırsat oluyor ve hurafenin her yolu Ankara’dan geçiyor.

Adaletini dualara bırakan halk, şeyhlerin kucağına düştüğünü fark etmiyor. Gidiş, büyük Ortadoğu(BOP) ama arkasından ne şeyh kalacak nede kulluk. Kalacak olan, sadece emperyalizmin şamar oğlanlığıdır. Başka hedef beklemeyin, çünkü görünen Ortadoğululuk budur. Yanı başımızdaki İran, Irak, Suriye ve Libya örnek, diğerleri zaten torbada ki kekliktir. Türklerin iş, aş ve yaşam göçü 60 yıl önce yeniden başlamıştır. Sıradaki, Anadolu’dan kaçırılış yöntemi olamaz mı?

16 Eylül 2021

Hüsnü ARSLAN

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s