Dil Üzerine

İnsanı diğer canlı varlıklardan ayıran en temel özelliklerden birisi, onun konuşabilme yeteneğidir. Güzel konuşma yeteneği deyince, yaradılış ve eğitim farkı akla gelir ama özürlülük yoksa her insanın konuşarak iletişim kurması, sosyal bir varlık olmasının doğal ve zorunlu sonucudur. Dil sadece insanların iletişim aracı değil, aynı zamanda ait olduğu milletin gelişimini, kültürünü, milliyetçiliğini ve dayanışma gücünü artırır.

Hemen her milletin bir ana dili, ayrıca her etnik guruba ait yerel dili vardır. Tümüyle bakılınca, dil sayısını belirlemek çok zordur. Ama Birleşmiş Milletlere üye olarak 193, kendini ülke ilan edip henüz tanınmamış 13 ve toplam 206 ülke olup, bir o kadar da geçerli dil sayısı vardır. Dünyada konuşulan yaklaşık 200 ana dil olduğuna göre, dilleri kıyaslamak için büyük, küçük diller olarak tanımlamamız gerekebilir.

Bu tanımla kendimizi sakatatçıda, bir manda dili alarak söğüşleyip birkaç gün idare edecek gibi görmeyelim. Çünkü büyük dili önce de belirttik, zengin ve güçlü dildir. Bir milletin dili, bir başkasıyla aynı görünse bile kendine has ses yapısı vardır. Bu yüzden, yazı dilinin simgesi alfabe seçimi değişik olabilir. Sırası gelmişken birazda dilleri, ses yapılarına bakarak yorumlayalım.

Peşinen belirteyim dil konusunda iddialı değilim. Zaten dil üzerine görüş belirtirken, kendi gözlemlerim ile başladım ve sürdürmeye çalışıyorum. Karşılaştığım dillerin ses yapılarına dikkat ettim ve dilde ses yapısını belirleyen etkenin, coğrafi konuma bağlı olduğunu fark ettim. Örneğin, kuzey kuşak sakini milletlerin dilinde ses, dil ile dudak arasında, bir alt kuşakta ses, dil, damak ve dudak arasında, ekvatora yakın kuşakta ise gırtlağa doğru, hatta mideye kadar uzanan hareket ile ses oluşmaktadır.

Karından güç alarak çıkan sesin dili, büyük dil olduğunu sanmayalım. Ortadoğunun en eski milleti arapların dilindeki ses yapısı böyledir. Ancak Arap milleti öyle yürekli değil, kuş kadar yüreksizdir. Gırtlak ve karından gelen sesin eşek anırmasına benzer olması, her milleti sırtlarında taşımalarından da anlaşılmaktadır. Evet, dilleri büyük ama yürekleri küçük, beyinleri de küçük ki, ürettikleri gerçek değil, hikâyedir.

Dillerin dayandığı temel özellikler konuşma ve yazmadır. Dildeki asıl gösterge yazı dilidir. Yazı dili, konuşma dilinden daha çok dünyaya açılır. Bu günün İngilizcesi,  o dili kullanan milletlerin kültürel ve ekonomik üstünlüğü sayesinde dünya dili olmayı başarmıştır. Buna rağmen sözcük zenginliğini, tüm dillerden alıntılarla inşa etmiştir. Çok eski ve İslamiyet sayesinde çok geniş bir dil olan Arapça, hiçbir zaman bir dünya dili olamamıştır. Demek ki, dünya dili olmanın gereği, bilim ve kültürde üstünlüktür.

Konumuzu güzel Türkçemiz ile sonlandıralım. İnsanlık tarihine bakınca, Türk ırkının varlığı çok eskidir. Dolayısıyla Türk dili, konuşma ve yazılarıyla da eskidir. Son iki bin yılını göçerek geçiren Türkler, dilini ve tarihini öne çıkarmakta zorlanmıştır. Aslında dilimizin ses uyumu çok güzeldir. 8-9 asırdır Müslüman Anadolu insanı, Arapçanın işgalinde olan dilinde, sözcükleri terbiye ederek kullanmayı başarmıştır.

Cumhuriyetin kurucusu büyük Atatürk, bu gerçeği görmüş ve Türk Dil Kurumu’nun oluşumuna öncülük etmiştir. Bence bu girişim, onun dâhiyane özelliğinin başında gelmiş ve Türkçemizin güzelliğini tanıtma vesilesi olmuştur. Onun bu büyük emaneti iç ve dış siber saldırılar ile yıpratılmak istendiğini görmeliyiz. İnanç bahanesiyle dünya garabeti araplığa meftun hainlerin tuzağına düşmemeliyiz.

04.02.2020

Hüsnü ARSLAN

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s