Bellek

Konuşmak, düşündüklerimizi karşımızdakilere yani ikinci şahıslara,  yazmak,  üçüncü şahıslara yansıtmaktır. Bu yüzden konuşurken belleğimize güvenmek zorunda kalırız ama yazarken daha dikkatli olmaya çalışırız. Asıl sebep, kayıtsız konuşmaların belge niteliği taşımaması, yazılanlar ise doğrudan belge olmasıdır. Belleğin bir adı da hafıza olup, öğrenilenleri beyinde depolamaktır. Günümüzde (bilim çağı) öğrenilen her şeyi belleğe sığdıramayınca, bilgi bellek araçları(Bilgisayar) kullanılır olmuştur.

Eskiden dedelerimiz bilge kişilerimizdi. Deneyimlerinin ürünü bilgilerini paylaştıkça, can kulağı ile dinler ve dağarcığımıza yerleştirirdik. Bilgi toplumu olunma başlayınca, dedelerin yükü azaldı ama tümüyle bitmedi. Çünkü hala belleklere girmemiş hayata dair konuları dedeler aktarabilmektedir. Bu kapsamda, bilgi çağının da bazı şeylere çözüm bulamadığı ortadadır.

Çözümsüzlüğe şu anımsatmalar ile başlayalım. “Yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan çıkar? Çok gezen mi, çok okuyan mı daha çok bilir?” Evet, ben dedeyim, çocuklarım 50-60, torunlarım da 20-30 yaşlarında ve ben hala bu soruların kesin yanıtlarını bilmiyorum. Benim öğrenme çağımın sonrasında oluşmuş bilgisayar ile bilgi tarama işleminin, siyah-beyaz noktacıklarını sayarak yaptığını bana öğreten torunumun da, bu soruların yanıtını bildiğini sanmıyorum.

Ama yine de, Bilgi Çağı şartlarını dikkate alarak ve buraya kadarki açıklamam gereği, dede torun arası bilgi değerlendirmede geçmiş için dedeler, an itibari ile ise torunlar öndedir. Üstte çözümsüzlüğünden söz ettiğim iki soruyu, yine de çok güvendiğim torunuma sordum. Mantığıma göre diyerek yanıtları;  “Yumurtadan çıkana civciv denir ve civciv de yumurtlamaz, yumurtlayana tavuk denir. Bana göre 2.ye yanıt, Hem okuyan, hem de gezendir” dedi. Bu aşamada sonuca, sadece teşekkür ettim.

İnsan beyni üzeride araştırma yapan Prof. Dr. Sinan Canan’ın iki kitabını okudum ve epeyce Tv. konuşmasını dinledim. Ve beyin, sadece bellek değil tüm refleksleri düzen içinde çalıştıran, önemli bir organımız olup dingin ve faal olması gerekir. Bilgisayar sistemleri içindeki bellekler, çok değişik bilgilerin kodlanarak yüklenmesi ile insan beyinlerini daha az yorup, değişik işler üzerinde çalışmaya yardımcı olunmuştur.

Ezber ile zoraki beyine sokulan bilgiler araştırmaya engeldir. İslam toplumu, kutsal kitabı Kur an’ı okur ve anlamadan ezberler. Bunun adı hatim indirmektir. Kur an’ın fonetiğine uygun okunması güzel bir uğraş ama ezber değil de,  bu çabayı daha iyi anlamak için kullansa olmaz mı? Böylece, Kur an’ın güzel ahlakına öncelikle din görevlileri sahip olup, topluma örnek kişiler olurlar.

Bilgiden, çalışmaktan hep uzak kalmış İslam toplumu, kaliteli yaşamın da dışında ve inanışı ile ters görünen şeytan ile daima kucak kucağadır. Bunun nedeni, bellekler ezber ile dolup, sorgulama ve adaletten uzak, en kötüsü de şiddet, hile, haset, riya ve hak yeme gibi kötülüklerle yani şeytanın yanında olmalarıdır.

02.02.2020

Hüsnü ARSLAN

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s