Eğer bir konuyu düşünebiliyorsan öncelikle Yüce Yaradan’a (Tanrı’ya), senin insan olmanı sağladığı için minnet duymalısın. Çünkü insanın en önemli farkı budur ve bu potansiyele sahip olmanın da sorumluluğu vardır. Sorumluluklar, kendini tanıyıp geliştirmek, doğayı tanıyıp canlı cansız varlıkların tümünü sevmek ve korumaktır. İnsan düşünür, hayal eder ve geleceğini tasarlayarak “vizyon” sahibi olur ama bu söylemin asıl hedefi, önce kendini eğitmek zorunda oluşudur.
07 Eylül 2019 tarihli “Eğitim ve Beyin” başlıklı yazımda, insan beyninin gelişmesini sağlayan eğitim konusu üzerinde durmuştum. 2019-20 eğitim ve öğretim dönemine, yaklaşık yirmi milyon öğrencimiz ile başlamıştık. Demek ki şu anda ülke nüfusunun ¼’ni öğrencilerimiz oluşturuyorlar. Yirmi milyon genç beyinleri yarına gerektiği gibi hazırlayabilirsek, on beş yıl sonra ülkeyi şaha kaldıracak bir toplumumuz olur.
Olay sadece bu toplumu çalışmaya hazırlamak değil, daha da önemlisi bu gençlere istihdam yaratmaktır. Tabii bunu yapacak olanlar devleti yönetenlerdir. Ancak bu günkü iktidar bu işi yapamıyor. Çünkü Kasım 2002 den bu yana değişmeyen iktidar, bu işi yapamadığı için işsizlerin oranı artıyor. Üniversite mezunu işsizlerin oranı ise %30’u geçmiştir. Yani üniversite mezunu her üç kişiden biri işsizdir.
Bir işletmenin hayali, karlı çalışma içinde olabilmektir. O işletmeyi yöneten vizyonlu ise, karlı çalışmayı sağlanır. Devleti yöneten siyasilerin de kesinlikle vizyonlu olması gerekir. Eğer devlet yönetimi liyakat yerine yandaş çalışanı seçerse, verimsizlikten dolayı ekonomik kriz ve işsizlik çoğalır. Bunu bilmek için de uzman olmaya gerek yoktur.
Seçmenlerin temel görevi, değirmene suyun nerden geldiğini bilenleri seçebilmektir. Türkiye’de seçmenler, vizyonlu yöneticiyi bulamamaktadır, çünkü halkın çoğunluğu vizyonsuzdur. Siyasetçi, halkını emeksiz kazanmaya teşvik edince, ipleri elinde tutup koltuğunda kalmayı başarır ama ekonomik kriz kapıya dayanınca ipler başka ülke yöneticilerinin eline geçer. Yani vizyonsuz bir toplum vizyonsuz yöneticiyi bulunca olayın tanımı, tencere yuvarlanıp kapağını buldu olur ama kaybeden de ülke olur.
Şimdi, yeniden vizyon ile eğitim ilişkisine dönelim. Üniversiteye kadarki okulların her aşamasında öğretmen ile velilerin amacı, öğrenciyi eğitmek üzere birleşir. Öğretmen, öğrencisine yardım edebilmişse mutlu olur, veli de bu mutluluğu kesinlikle paylaşır. Universitede hoca, sadece dersini anlatmayı düşünür. İşte bu yüzden üniversite öncesine ağırlıklı olarak eğitim, üniversitelere de öğrenim kurumları denir.
Eğer üniversite hocası yalaka ise, bilgisi kısıtlı, anlatma yeteneği kısırdır. Ne yazık ki günümüz üniversite ortamları bu tür örnekler ile doludur. Artık öğretmenlerin tümü üniversitelerden yetişmektedir. Kendisi donatımsız bir hocanın yetiştirdiği öğretmen, eğitim kurumlarındaki öğrenciyi de öylesine yetiştirir. Yani ülkede, liyakatsizlik kısır döngüsü hızla işlemeye başlamıştır. Ortadoğuda eğitimin gerçeği budur. Nede olsa Türkiye de bir Ortadoğu ülkesidir.
20.09.2019
Hüsnü ARSLAN