Atlıkarınca

Yaşlı kulağımda kalmış şarkıları düşündüğümde, gramofondaki 45’lik plaktan gelen sesleri dinliyor gibi oluyorum. Yaşıtlarım, TSM klasikleri ile büyüdü, yaşadı ama batı klasiklerini, yemek müziklerini, yerli ve yabancı popları da dinlerdik. Kulağımda çok canlı kalmış “Atlıkarınca”yı anımsadım ama konumuz müzik değil, dünyanın dönüşü ile ilgili dağarcığımda kalanlar ile devam edeceğim.  Müzik, sanatın en canlı işlenilen türüdür. Yakın zamanda ve olabildiğince ondan da söz etmek istiyorum.

Atlıkarınca dönüyor ama ne hikmet ise dünya da dönüyor. Hem de hiç durmadan ve o büyük kitlesini döndürürken harcadığı enerjisini tüketmeden dönmeğe devam ediyor. Evet, dünya boylamdaki ekseni çevresinde sürekli aynı hızla dönmektedir. Dünyanın birde enlemleri olduğu düşünülmüş, en büyük enlemi ekvator olup, diğer enlemlerin çevre uzunlukları küçülerek kutuplara doğru sıralıdır.

İnsanlar dünyayı tanımak için çok uğraşmışlar. Kendimizi ekvator üzerinde kabul ederek, bulunduğumuz noktanın dünya dönüşü ile ne kadar yol aldığını hesaplayalım. Yapılan hesaplara göre ekvator çevre uzunluğu 40076,4 km’dir. Bu sabit veri / 24 = 1.669,85 km/saat, /60 = 27,831 km/dakika, /60 = 0,464 km/saniye gibi sonuçlarını çıkarmış oluruz.

Amacım, matematiksel değerler ile kafa karışıklığı değil, sonuçları çıkarıp daha kolay anlaşılmasını sağlamaktır. Anlaşılmayı daha da kolaylaştırmak için ekvatorun her bir noktasındaki çevre hızı, 90 km/saat hızdaki otomobilin 18 katı, 900 km/saat hızdaki uçağın 1,8 katıdır. Kutuplara yaklaştıkça, enlemlerin çevre boyları azaldığından, çevre hızları da azalarak devam eder ve boylam ekseninin kutuplardaki uç noktalarında sıfırlanmış olur.

Yeryüzünün tüm hareketli varlıkları, tutunmamış durumdaki taşı toprakları ve üçte iki alanındaki suları, bulundukları yerlerden savrularak neden yok olmadıklarını, buna rağmen kazandıkları stabil yapıyı nasıl koruduklarını, ilgi ile sorgulamalıyız. Çünkü sorgulanmadan kabul edilen her kavram, o toplumun akıl azlığını kanıtlar. Bu durum için asırlar öncesine gerek yok, benim çocukluğumun geçtiği 1940’larda, cami mescit gibi yerlerdeki vaazlar ve telkinlerde, dünya dönmüyor derlerdi.

Isaac Newton adlı İngiliz fizikçi,  400 önce savurma gücünü dengeleyen yer çekimini, ağaçtan başına elma düşünce, elmanın neden savrulmadığını anlamıştır. O adamın yaptığı iş sorgulamadır. Eğer Tanrının işine karışmayan olsaydı, o zaman Tanrının sana verdiği aklın ne işe yaradığını anlamamış olurdu. Bazıları bunu, Tanrıya isyan olarak görebilir ama “Bilenle bilmeyenlerin bir tutulmamasını anlamalıyız.

İçinde bulunduğumuz güneş sistemindeki gezegenlerin tümünün döndüğünü ve bu sayede geceyi-gündüzü, yazı-kışı ve baharları biliyor ve de yaşıyoruz. Newton’lar gibi akıllı insanlar sayesinde yeryüzünde nasıl durduğumuzu da biliyoruz. Günümüzde de, buluşlara ortak olan bilim kadınlarımız ve erkeklerimiz olmaktadır. Yeter ki, papağan gibi eğitilip imam gibi yetişmekten kurtulmuş olalım.

17 Haziran 2021

Hüsnü ARSLAN

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s