Hayata dair gündelik olaylar yerine, bir süreliğine dogmatik kavram ve düşünceler üzerinde durmak istiyorum. Böylece, usandığımız ucuz siyasetçi hataları takibinden koparak, streslerinden uzaklaşacağımızı umuyorum. Bu gün ve sonrasındaki söz konusu düşünceler, aslında iddialı olup uzmanlık gerektirdiğini biliyorum. Bu yüzden konuyu, hayata dair bakış açısı ve yaşımın avantajı ile anlatmaya çalışacağım.
Evet, son yılların çok kullanılan sözü “Biat” olup, “Biat etmek” de o sözün eylemidir. Arapça kökenli sözcüğün, TDK sözlüğüne göre anlamı, “Güçlülerin egemenliğini kabullenmektir”… Peki, kimler güçlüdür? İnancımıza göre en büyük güçlü Tanrı’dır. Bağlı olarak önemsenen Peygamberler, imamı-azam, şeyh, hoca efendi ve papa’lardır. Ayrıca, devlet yönetimindeki Han, Bey, Şah, Padişah ve Kral’lardır… Şimdi, bizde de halkın seçtiği Cumhurbaşkanını eklemek istiyorlar.
İçinde bulunduğumuz evren ile üzerinde yaşadığımız dünyanın oluşumunu sağlayan büyük güce Tanrı deriz. 7 milyar olan insanlığın, son 2100 yılda kabullendiği semavi dinlere bağlı olanların %33 Hıristiyan + %24,3 Müslüman + %0,2 Yahudi ve toplam oranı %57,5’tur. Yani kalan %42,5 toplam oranı hala ilkel uzak doğu + doğaç dinler + inançsızlar toplamıdır. Semavi dinlerin ortak paydası, Yaradana biat etmektir. Ama felsefi açıdan yaklaşınca Tanrı’nın insanlara anlattığı, “Ben sizi akıl-fikir ile donattım, sorgulayıp doğruyu bulun” dediği anlaşılır.
Ne yazık ki Tanrı ve elçileri kendilerine biat edilmesini istememişler ama Tanrı adına konuşan hahamlar, papazlar ve imamlar, Tanrıya ve yardımına ulaşmak için kendi aracılığını şart koşarlar. Bu yüzden kendilerine biat edecek insanları köleleri olarak görmek isterler. Daha açık olarak, inançta uygulama farkı olan mezheplerden sonraki alt gurup sözcüleri, biat’ı kendilerine kalkan yapmıştır.
Anadolu Türk toplumları, 10.yy’da İslamiyeti kabullenmiş, artan arap dayatmalarına karşı, düşünürleri (Hacı Bektaş Veli, Mevlana gibi) sayesinde ezilmemiştir. Arapların biat’çı cemaat ve tarikatçıları, Osmanlı hâkimiyetinde iken Türk toplumuna gelmiş bu gün en yaygın ve en hızlı dönemindedirler. Çünkü kale içten fethedilmiştir. 15.yy sonu ile 21.yy başı arası beş asır geçmiştir. Arada 25 yıllık Atatürk dönemi, bize adeta nefes aldırmıştır. Bu asırda dahi demokrasi araç olmuş, toplum hızla köleliğe kaymaktadır.
Demokrat yerine biatçi, eğitilerek biatçi, savunurken biatçi, çalışırken biatçi olmamız isteniyor. Hem de, biat isteyenleri bize seçtiriyorlar. Cumhuriyeti kurup çağdaş olalım diyerek kurulmuş Diyanette, 150 bin yandaş biatçiyi barındırarak hedefe ulaşıyorlar. Biat için her şey mubah. Hazine boşalmış, ekonomi çöküyor, ülkede beka sıkıntısı var, olsun, şeyhler, şıhlar ve arkalarındaki destekçilerin cebi doluyor ya, gerisi öneli değil.
Cumhuriyet ile bir asır tamamlamış ulusumuzun, “Her millet layık olduğu şekilde yönetilir”sözü ile küçümsenmesini içine sindiren ve cahil yobazlara biat eden köle bir millet olmayı asla istemiyoruz.
26 Mayıs 2021
Hüsnü ARSLAN