Başlık, bir önceki yazımın son ifadesiydi ama neden burada ilk olduğunu anlatmaya çalışacağım. 80 yaşı devirmiş sade bir vatandaşım ve ülkemiz insanının en umutsuz zamanını yaşadığının farkındayım. Dün, 30 Ağustos zafer bayramımızın 99. yılıydı. Halkın Anıt Kabir ziyaretleri ilgisinin yoğun olmasına rağmen, endişe duyulan diğer hususları ve milli bayramlarda, artık birlik ve beraberlik umudu kalmadığını, akşam ki televizyon haberleri söylem ve görüntüleri ile anladık.
Bayram gelmiş neyime, Kan damlar yüreğime, Anam anam garibem.”Bak, bayram geldi, neşelen azcık!”diyenlere verilecek yanıttır. Köyler ve tüm kırsallarımızın ¾’ü kentlerde, özelliklede İstanbul’dadır. 3-4 gün olan dini bayram süreleri devamlı 9-10 güne uzatılır. Göçenler ile oluşan 20 milyon İstanbul nüfusunun 15 milyonu, her dini bayramda İstanbul’dan kaçar ama geldikleri kırsaldaki büyüklerine değilde, turistik tatil yerlerine gidip dönülür. Bu gidiş-dönüşlerde pek çok kaza sıkıntıları da yaşanır. Sanırım bu tatil sıkıntılarının arka planında, bayramın ve bekleyenlerin ahı vardır.
Milli bayramlara başlıktaki ifade açısından bakınca, bu bayramlara karşı gelişmelerin etkilerini görürüz. Milli bayramlara iş ve üretim kaybı olarak bakılmanın da gerçekçi olmadığı açıktır. Zaten bir önceki yazımda açıkladığım kutlanış biçimleri, bu yüzden sabote edilmektedir. Sabote edenlerin doğrudan tarikat ve cemaatler olduğu da açıktır. Türkiye’de sayıları devamlı artan tarikatların sandıkları etkileyecek kadar çok mürit(köle)’leri vardır.
Demokrasi karşıtı olan hainler, oyları ile avuç içine aldıkları siyasileri maşaları olarak görüyorlar. Koltuk, saltanat tutkusu olan ve özverisi olmayan siyasetçi, köleliğe razı seçmen ve alın teri olmadan yaşamak isteyenlerin kombinasyonu, demokrasi ve sandık kaderi ile oynuyorlar. Tabii bunların dış destekçilerini göz ardı edersek yine yanılırız. İşte bunların tümü, sorgulayan bir toplum olmamızı istemezler. Bu yüzden, 71yıllık ama olgunlaşamamış demokrasimiz vardır.
Eğer bir toplumda seçmenin çoğunluğu sorgulamak istemez ise, en iyi anayasası, 16 Nisan 2017 deki gibi olur. Bu kafa ile geri adım da atamayız. Yöneten tek adam, ne isterse yapar ve asla hesap vermez. Örneği, MB dan buharlaşan 128 milyar $ gibi… Bunun ceremesini top yekûn millet öder. Ekonomi çöker, enflasyon şahlanır, borçlar çoğalır, yöneten şahlanıyoruz der. Gerçekten şahlanma olur, o da, enflasyondur.
30 Ağustos 2021 akşamı televizyonlarda görüp duyduklarımızı yakınlaştıralım. Devlet erkânı, adet olan anıt kabir ziyaretine çok şükür birlikte gelmişler. Ama ilk endişemiz, anıt defterine yazılan ile ülkede olup bitenler çelişmektedir. İkincisi, erkân ile birlikte giren toplumun bir kısmı, rabia işaretini oraya taşımıştır. Bu, demokratik, laik, sosyal ve hukuk devletine meydan okumaktır. En azından Atamızın ruhunu incitmektir.
Cumhuriyet ilke ve inkiapları, eğitimin bilimsel ve çağdaş olmasını istemiştir. Bağlı olarak, dini eğitimin iyi anlaşılır ve çağın yenilikleri ile barışık olması düşünülmüştür. Bu yüzden Diyanet İşleri Başkanlığı önemsenmiş ve ilk oluşturulan kurum olmuştur. Günümüz Diyaneti Tarikatların ortak karargâhı olmuş, camiler de farklı cemaat ve tarikatların ibadet alanı olmuştur.
Diyanetin başındaki zaat, vaaz ve hutbelerde Atatürk adını anmayarak, tarikat şeyleri de, geçmişin hesaplaşmasını ve kuyruk acılarını almak için siyasileri de ortak ederek demokrasiye ve topluma ihanete hızla devam ediyorlar. En açık örnek FETÖ’ dür.
31 Ağustos 2021
Hüsnü ARSLAN