Taliban Korkusu

Bu günlerde, Afganistan İslami direniş örgütü Taliban’ın yönetimi ele geçirdiğini görüyoruz. Aslında bu örgüt, 1992 öncesinin SSCB’ne karşı direnen ve ABD desteli gurubuydu.  Afganistan, Sovyetlerden kurtuldu ama bu kez ABD’ye diyet ödemesi istendi ve kabul etmeyince de düşman örgüt oluverdi. ABD, 11 Eylül 2001 Newyork ikiz kulesine saldıran El Kaide’yi barındırıyor gerekçesiyle Taliban’ı hedef almıştı. El Kaide bitmiş görünüyor ama Taliban 20 yıl sonra ABD’ye rağmen Afgan yönetimini ele geçirdi. Bunda Taliban başarısı mı, ABD taktiği mi olduğunu zaman gösterecek.

Taliban örgütünün lideri, Sünni mezhebinden Molla Abdülgani, 2.adamı ve dini lideri Molla Heybetullah Akhunizade’dir. Amaçları, yaklaşık 45 yıl Rus egemenliği altında yaşayıp, sonra demokratik bir yönetim olmadığı açıktır. Çünkü ilan edilen sistem, şeriata bağlı İslam Cumhuriyeti’dir. Bu aşamada var olan şeriat rejimlerinin adı var kendi yoktur. İran mı, Suudiler mi, onların şeriat dedikleri, “küp için kavurma, Allah için kurban” gibidir.

Dünyada kendine malik her millet inançlara karşı değildir. Ama anlamak için biat etmek yerine sorgulamak ister. Çünkü din gücünü arkasına alanlar, insanların kulluk görevlerini, Yaradan kadar kendileri için de istiyorlar. Yani, kendilerini Yaradan’a kulu görenler, din görevlisinin de kulu olup gerektiğinde, din sopasını kullanmada din görevlisinin hakkını da kabul ederler.  

Hıristiyan batılı milletler bu gerçeği 1795 yıl sonra görebilmiş ve papazlarına artık yeter deyip, kilise baskılarından kurtulmuşlar. Biz Müslümanlar bunu ne zaman yapabiliriz bilmem ama hiç umutlu değilim. Çünkü şeyhim dediğimiz tarikatçılara kulluk edenlerin sayıları çoktur. Tarikatçılar, alın teri olmadan önlerine gelenleri yemesini dahi bilmezler. Sofralarında olan bin bir çeşit yiyecekleri, mandalar gibi yata yuvarlana yerler şükür, teşekkür etmezler. Çünkü kullarının görevi sayarlar.

Taliban’ın, Afganlılara nasıl bir şeriat getireceğini bilmeden, şimdiye kadarki şerri uygulamalar üzerinden veryansın ettim. Aslında şeriat, Yüce Yaradan’ımız Tanrı’nın yasalarını uygulamaktır, yani “ben yiyemedim, sen ye” değildir. Tanrı her insanı tığ teber(eşit) yaratır ve sonra eşitsizlik başlar. Evet, beş parmağın aynı ölçüde olanı yoktur. İşte bu yönden olan farklara “liyakat” deniliyor. Mesela, seçilmişlerin yakını olmak, sınav sorularını çalmak, insanlardan çok Tanrıya ihanettir.

Her şeyden önce insan, insandır ve her insan kendine değer verilmesini ister. Bunun içinde sevgi, saygı ve karşılıklı güven içinde olmak gerekir. İşte o zaman yere göğe sığdıramadığımız demokrasi kendiliğinden oluşur. Yine o zaman Tanrı’nın buyruğu olarak kabul ettiğimiz dört kitabını, tüm insanlar birlikte okur. Bu kitapları okuyan ve anlayanlar bilir, temelde kitaplar benzerdir. Her şeye kadir olan yüce Tanrı’nın, din farkı ile düşmanlık oluşmasını düşünmek bile hatalıdır.

Demokrasinin amacı ve sonuçları, Tanrı buyrukları ile uyuşur. Demokrasiye inanmış her millet, insan olduğunu anlamıştır. Eğer demokrasi maskesi altında bencillik, hırsızlık ve hazımsızlık varsa, onlar ne demokrat, nede dindardır. Başka bir ülkeyi hedef alan ABD, oradaki insanları demokrasi vaadi ile kandırır, çünkü kendisi asla yapamaz. Taliban Afgan yönetimini alırken, demokrasiye inanmış Afgan halkı, hava alanındaki Amerikan kargo uçağına binmek için gösterdikleri çabayı ibretle, hayretle seyrettik ve Müslümanların 1410 yıldır insanlık adına olgunlaşamadığını anladık.

19.08.2021

Hüsnü ARSLAN

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s