Sözlükte efsane, geçmişten günümüze ulaşmış halk söylemleri, yani halk hikâyeleri olarak tanımlanıyor. Edebiyatımız, efsaneyi gerçek olmayan anlamıyla hikâye başlığı altında değerlendiriyor. Geçmişteki uygulamaların haksız zorlamalar ile yok sayılıp, günümüz toplumuna efsaneleşmiş bir olay olarak anlatılıyor.İşte, Köy Enstitüleri gerçeği de bu türden bir eğitim efsanemizdir.
İslamiyet tarihine bakınca, başlangıç yıllarında ve özellikle Peygamberimiz ve onunla omuz omuza mücadele vermiş Halifeler zamanında yaşanan heyecan farkı ile Araplar, bölgede İslamiyet’i yayan olmuşlar. Zaman içinde Anadolu Türkleri de İslamiyet’i kabullenmiş ama yaklaşık 600 yıl sonraki dönem Anadolu’suna damgasını vuranlar şüphesiz Yunus Emre, Hacı Bektaş-ı Veli ve Hz. Mevlana gibierenler sayesinde, bir hoşgörü bölgesi haline gelir.
Sonraki beş asırda, Osmanlı bölgenin en güçlü devleti olmuş ve Halifeliği üslenmiş ama bu işten İslamiyeti paravan kullanan araplar sistemde söz sahibi oldukları için karlı çıkmıştır. Bunun sonucu Osmanlı, Halifelik ile birlikte gerilemeye başlamış ve dört asır sonra yıkılmıştır. Yerine Türkiye Cumhuriyeti(TC) kurulmuş ve işte o zaman %90’ı köyde yaşayan halkın, çağdaş eğitimden tamamen yoksun olduğu görülmüştür.
Cumhuriyet kurucuları, yeni devletin kurum ve yasalarını hayata geçirirken, ön planda tutukları eğitim üzerinde aceleye getirmeden kafa yorup, tamamen köy çocuklarının eğitimine dönük Köy Enstitüleri Programını hazırlamış ve 17 Nisan 1940 tarihinde TBMM’ne sunmuşlardır. Ülkenin düzgün aralıklarla 21 yerinde inşa edilen Köy Enstitüleri, aynı yılın eğitim döneminden itibaren altta görülen grafik açıklaması düzeninde resmen eğitime başlamıştır.

Bu eğitim yılları tümüyle ikinci dünya savaşı dönemiyle çakışıyor ve yine de devam ediliyor. 1946 ve sonrasında, ülkemize mandalık yapmak isteyen ABD’nin ilk işi bu okulları kapattırmak olmuştur. Çünkü ABD, köy enstitüleri ile yetişen bir toplumdan rahatça avanta alamayacağını anlamıştır. Aslında bu farkı tüm milletler görmüş ve adına da, “Mucize Türk Eğitim Sistemi” demişler. Haklılar, köyler için hiç öğretmen yokken, kısa zamanda okulsuz ve öğretmensiz köy kalmamıştır.
Ben, Kastamonu ili, Şenpazar ilçesi, Kuztekke köyündenim. Gölköy Enstitüsü 2.yıl mezunu köylümüz ve akrabamız olan öğretmenlerin, 1947 Eylül ile 1951 Haziran’ı arasında ilkokul öğrencisiydim. Yani o olayı kısmen de olsa yaşadım. Köy Enstitüleri 1954 de son buldu ve boşluğunu, arap kültürü esasındaki eğitimli İmam hatipler doldurdu. Genel kültürleri sınırlı, el becerileri sıfır olanlar, namaz kıldıran imam olmaktan öteye ne yapabilir? Yaptıkları zaten ortada, şeyhlerine köleliktir.
2022-1946=76 yıl boyunca demokrat geçindik. Tarikat sayısı sıfırdan 40’a ulaştı ve yüz binlerce köleler oluştu. Herkes uzaya yürürken, biz köleliğe(Ortadoğululuğa) yürüyoruz. Köy Enstitülü öğretmenlere sadece çocukları eğitmek değil, babalarına da, köylerde geçerli meslekler için örnek çalışma görevleri vardı. Yani, Köy Enstitüleri, milletimizin geçmişinden geleceğine olan bir hayaliydi. Hayal, bir toplumun yaşam kaynağı, kaybedilmesi ise felaketidir.
16 Nisan 2022
Hüsnü ARSLAN