Yemin etmek, yeminine sadık kalacağına söz vermek, akıl ve vicdan sahibi her insanın esas alacağı kavramlardır. Cumhuriyet Türkiye’sinin ilk beş yıllık öğrenim döneminde, 1933 ile 2013 yılları arasında, her gün ilk ders başlangıcında öğretmen sınıfa girince ayağa kalkan öğrenciler hep birlikte; “Türküm, doğruyum, çalışkanım,” diye başlayıp, “Varlığım Türk varlığına armağan olsun” diye biten andımız metnini okuyup yerimize otururduk. Andımız tam 80 yıl okutuldu ve zaman içinde, “çocuklar şiir gibi okuyor, faydası da olmuyor” şeklinde eleştirildi. Sonunda, ırkçılık nedeni ile yasaklandı.
Önce, konu ile ilgili bir anımı eklemek istiyorum. Kasım 1960 Hakkâri ili, Yüksekova ilçesi, Büyükçiftlik köyü ilkokulunda öğretmenliğim başlamıştı. Orada daha önceden görevli bir öğretmen vardı ve andımız okutulmuyordu. Sorduğumda, “buralarda okutulmuyor” demişti. Genç yaşıma rağmen bir hassasiyet olduğunu anladım ve eski köye yeni adet çıkarmak istemedim. Köy bir aşiretin merkezi, Öğretmen arkadaşım idealist, Ağalar ise üç kardeşti ve Atatürk hayranıydılar.
Haziran 1962 öğretmenlik bitti ve andımız düşüncelerimin arka planında kaldı. 2013 de yasaklanınca, yeniden öndekileri arasına girdi. Aradan dokuz yıl geçti, yasağa karşı naralar atan siyasiler, şimdi yasaklayanlar ile kol kola, verilen namus sözleri yutuldu. İşte size, ülkemizdeki siyaset ve siyasilerin kalitesine dair çok önemli bir milliyetçilik belgesi. Daha fazla söze gerek var mı?
Andına(Yeminine) değer veren her insan, çocukluğunda onca zaman tekrar ile okuduğu andının ne anlatmak istediğini, ileri yaşlarda sorgulaması gerekir. Çünkü sorgulanmayan bilgiler insan belleğindeki ait olduğu yere tutunmaz. Yüce Yaradan insanı akıl fikir ile donatırken, sorgulayıp doğru olanından azami ölçüde istifade edilmesini istediğini, buyruklarındaki ifadelerden anlıyoruz.
Andımız 9 yıldır askıda, 1925 yılında 677 sayılı yasa ile tekke, zaviye ve türbeler kapatılırken hedeflenen, tarikat ve cemaat şeyhlerinin halkı köle görmesini önlemekmiş. Yasa, 1950 de aşılmak istenmiş ve 1982 anayasasında değiştirilemez maddelerin kapsamına alınmış. 1990 sonrası aşındırılmalar sonucu, tarikat ve cemaatler eski hüviyetine kavuşmuş ve artıkonlar, yüz binlerce köleleri ile seçimlere etkili oluyor. Yani, andımızı etnik ayrımcı göstermek, kesinlikle tarikatçılara maske yapmaktır.
Bu günlerde Hipokrat yeminlilerin sıkıntısı var. Evet, sağlıkçılar pandemi ile savaşın kahramanlarıdır. Fedakârlıkla oluşan emeklerin, vaat edilen bedelleri verilmemiştir. Emeğin karşılığı aslansın, kaplansın demekle ödenir mi? Emekler yılların eğitimi ile oluşan liyakate bağlıdır. Sağlıkçılar ettikleri yeminin hakkını veriyor. Onlar, siyasiler gibi, kürsüye çıkıp tek ayağı üzerinde namus şeref sözü vermiyor.
Ant içmek, yemin etmek, söz vermek ve bunların arkasında durmak dürüst olmanın gereğidir. Eğer başaramamışsan başkasını suçlayarak kurtulamazsın. Verilen sözü tutamayan, ben bunu başaramadım diyemeyen, milletin hakkını koruyamayan, seçmenlerine hesap vermeyen ve buna rağmen hala görev isteyene özverili denemez. Onlar için çok şey söylenir, yani herkes istediğini söyleyebilir.
12 Mart 2022
Hüsnü ARSLAN