Müslümanlığın şartı arap kültüründen geçerden sonra, Türklük yok Osmanlılık var zorlamasını Anadolu Türkleri asla kabullenmemiştir. Eğer Türkiye Cumhuriyeti varsa, bu tarihi direniş sayesindedir. Eğer, Anadolu’nun asıl sahibi biziz iddialı milletler vatanlarını mertçe savunsalardı, belki burada hala onlar olurdu. Türkler, bunca zamandır buraların sahibi ise, kesinlikle hak etmişlerdir. Çünkü Ortaçağ başlangıcı, Türklerin de göç başlangıcı sayılır.
Biliyoruz ki Araplar, Ortadoğu’nun en eski ama pejmürde, miskin bir toplumdur. MS 610’dan itibaren, Peygamberimizin itici gücü ile azda olsa toparlanmış ve İslamiyetin yayılmasına katkıda bulunmuşlardır. Ancak devam edememiş ve eski haline dönüp her gelene boyun eyen, islamiyetin açık uyarılarına rağmen 21.yy’da bile kula kulluk edip milletlerin şamar oğlanı oluyorlar…
Dinlerin kitaplarındaki “İnsan sadece Yaradan’a kulluk eder” sözünü önce mezhepler saptırmış, sonra tarikat ve cemaat şeyhleri, “Aracılığım olmadan Tanrı’ya ulaşılmaz.” sözü ile kula kulluk başlamıştır. Bu, İslam’ın önünü kesmek isteyenlerin işine yaramış ve açık destekleri ile devam ediyor. Ne yazık ki, iki milyara yakın Müslüman bu kötü oyunu bozamamıştır. Çünkü çıkarcı milletler ile Müslümanları yönetenler böyle olsun istiyor ve toplumlar da, ben köleyim diyebiliyor.
Tarihi çok eskiye dayanan Türklerin kavimler halinde batıya göçü ve Anadolu’ya geliş tarihi MS 1071 görünse de, küçük guruplar olarak en az Ortaçağ başlangıcına, hatta MÖ’ ki Mezopotamya dönemlerine kadar uzanır. 14.yy başında Osmanoğulları Beyliği başlamış, yabancı kadınlar ile arap kültürü tutkuları olmasaydı, İmparatorluk hala devam ediyor olurdu. Çünkü arkalarında vatan uğruna “Ölmek var dönmek yok” düşünceli Türk ırkı vardı ve zaten imparatorluk onların eseriydi…
Evet, Osmanlının yok oluş nedeni bilimden, sanattan ve teknolojiden uzak kalışına, melezliği yüzünden de, aslını inkâr edişine bağlıdır. Avrupalı, Osmanlının çöküşü için her yola başvurmuştur. Bazen kendi yakınlarını, bazen de korsan aşüftelerini saraya gelin ya da cariye olmasını sağlamışlar. Amaç melezleşen Sultan’ın değişen dünya görüşünden yararlanmaktır.
Cumhuriyet kurucuları bu gerçekleri onarma ilkelerini getirmiş ama son 75 yıldaki palavra demokrasi ile önü kesilmiştir… Demokrasinin palavrası olur mu? Bu sorunun yanıtı, her 10 yılda bir darbe olan ülkede, demokrasi var dersen, o demokrasinin tanımı “palavra”dır. Sözde demokrasi süresince ve son 20 yılda azgınlaşan yobazlığa, o düzenden bilinçli oy toplayan siyasal yobazlığa asla güvenilmez.
Böyle geçen 20 yılın marifetleri, işsizlik ve enflasyon tavanda, kadın-çocuk taciz ve cinayetleri dorukta ve ekonomi bataktadır. Ülkenin güzide yerlerini, bu gün araplar alıyor ama yarın kime satacağı bilinmiyor. Toplumun ahlak ve adalet kayıpları, Tv rant malzemesi oluyor. Siyasette seviye düşmüş, kutuplaşma artmıştır. Hak hukuk ve liyakat kalmamıştır. Camiler, araptan çok arapçıların propaganda alanı olmuştur.
03 Şubat 2022
Hüsnü ARSLAN