Anadolu, Türklerin yaklaşık 1200 yıldır yaşadığı ve en az 1000 yıl vatanları olarak savunduğu yerdir. Anadolu’nun eski sahipleri, “Dağdan gelip bağdakini kovdu” dese de, haklılıkları tartışılır. Çünkü insanlığın yeryüzünde dağılışları hep aynı tarzdadır. Konumuz, bu esaslarda kurulan vatanları mertçe savunanlara, kahpece yaklaşıp her yolu mubah görenlerin ikiyüzlülüğü olacaktır.
“Anadolu’nun her karış toprağı Türk kanı ile ıslanmıştır.”sözü asla abartı değildir. Vatan, her millet için elden geldiğince korunan yerdir. Ama Türk milleti için farlı olarak, “Ölmek var dönmek yok.”diyerek savunulan yerdir. Durum böyle olunca, ölümü göze alamayan düşman, “Burası eskiden benim vatanımdı.”deme cesaretini göstermiyor ve bel altından vurma yöntemleri arıyor.
TC’nin, kurucu Başbakanı ve 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün sözü olarak bilinen “İçinde en çok hain barındıran millet, Türk milletidir.”sözü her geçen gün yeni boyut kazanıyor. Bu olayı, Anadolu Türk hükümranlığının bin yıl öncesine giderek ele alıp anlatalım. Selçuklu dönemine direnenler, Türk kimliğinde görünen hacı, hoca ve şıh adı ile bilinen din tacirleridir. Bu yüzden kurulan devletlerin ömrü az olmuştur.
Osmanlıda bunlar açıkça kabullenilmiş, kolay yönetmenin aracı olarak görülmüştür. Ayrıca bunlara aşiretleri temsil eden ağalar da eklenmiş ve imparatorluğun eyalet yetkilileri gibi görülmüştür. Yani sarayda rahatça cariye kovalamak, saltanat ve sefa sümek için sus pus ortakları olmuşlar. Çevre ülkeler, gözü karalıkla sindirilmiş ama boş durmamışlar. Önce misyonerleri ile ardından destek verdikleri cemaat ve tarikatlar ile terör örgütleri gibi içimizdeki düşmanları kullanıyorlar.
Melezleştiğinin farkında olmayan Osmanlı, aslını inkâr (Türklüğe hakaretle) ederek kazdığı kuyuya düşmüştür. Son yüz yılda malum ihanet gurupları, genç cumhuriyete düşman olmuşlardır. 40 yıllık PKK terörü ile 50 yıllık FETÖ ihanetinin amacı, kaleyi içten yıkmak içindir. Onlara, koltuk sevdalılarının da katkıları olmuştur. Çünkü millete köleliği reva görenleri, bu siyasetçiler hortlatmıştır.
TC’nin, 80-90 milyon nüfusu ve asker karakterli dayanışması ile devamını, bölgeden çıkar bekleyenlerin engellemesi gerekiyordu. 19.yy’da yapılan bu plan, 20.yy’da ve hala uygulamadadır. Yönetime taşınan ılımlı Müslümanlar, çalışmadan lordlar gibi yaşamak isteyenler, bu plana can simidi gibi sarılmışlardır. Demokrasi ve bilinçli inanç, hedeflenene zıt olsa da kullanılan araçlardır.
Bu gün ülkenin temel kurumlarını, sayıları kırk civarındaki tarikat ve cemaatlerin açık işgal faaliyetleri olmaktadır. Amaç, dindar ve kindar ama üretemeyen fakir bir toplum yaratıp, kölelik düzeninin geri gelmesidir. FETÖ ne yapmak istemişse, diğerlerinin de amacı aynıdır. Bunların işgallerdeki amacı, kpss ve liyakati yok sayıp sınırlı iş imkânlarını kullandıran olmaktır. Ekonomik sıkıntı fırsatı ile ucuz hücre evlerinde kalanların beyinlerine girip, karanlık Ortadoğu şartları yaratmaktır.
Son gündem olayı Elazığ cemaat evindeki baskılara dayanamayan gencimiz Enes Kara’nın intiharı ve tehditlerden korkan ailesinin durumu, milletimizin yaklaşan karanlık günlerinin habercisidir. İşte o zaman, “Kendim ettim kendim buldum” demek dahi işimize yaramayacaktır.
15 Ocak 2022
Hüsnü ARSLAN