Dün, kurucusu Atatürk olan Türk Dil Kurumu(TDK)’nun Bayramıydı. Atatürk’ün kurucusu olmadığı ne yok ki? Yine bu gün, bir sosyal medya paylaşım ifadelerini aynen kaydederek bu sorunun yanıtlarını görelim. Atatürk; Akıl, Bilim, Eğitim, Gelecek, Yerli üretim, Kadın hakları, Çağdaş toplum, Muasır medeniyet ve daima ileri dedi.Evet, ne demedi ki, yok edilmek istenen bir ülkeyi ve savaştan usanmış bir milleti ayağa kaldırdı, Cumhuriyeti kurdu, kurumlaştırdı ve ne dediyse gerçekleştirdi. En önemlisi de, “Bir Türk Dünyaya Bedeldir” sözünü kanıtladı…
Yazımızda, ağırlıklı olarak TDK üzerinde duracağız ama 12 Temmuz olması gereken bu günün, 26 Eylül’e gelişini anlayabilmiş değilim. Sonuçta, tüm kayıtlarda tarihileri belli bu önemli olayın gerçeklerini konuşuyoruz. Cumhuriyet kurumlarını oluşturan Atamız, 12 Temmuz 1932 de Türk Dil Tetkik Cemiyeti adıyla başlattığı dernek, 1982 Anayasası kapsamında Türk Tarih Kurumu(TTK) ile birlikte TDK olarak Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu çatısı altına alınarak devletleştirilmiştir.
Bir milleti diğerlerinden ayıran en güçlü değeri Dil’dir. Çünkü bir dili ne kadar insan konuşuyor ise, o oranda çok tanınıyor demektir. Uçsuz bucaksız sandığımız dünyada, ulaşım hızının artışı mesafeleri yakınlaştırmış ve milletler daha fazla iç içe olmuştur. Bu yüzden en çok tanınan dil, dünya dili sayılıyor. Türk milletinin yaşam alanı, göçler sayesinde genişlemiş ama dili, siyasi ve kültürel baskılar ile genişlememiştir. Buna rağmen dünyanın en yaygın beşinci dili olarak kalabilmiştir.
Türk dilinin tarihi çok eski ve etkilidir. Çevre baskılarına rağmen, 11 ve 12.yy Anadolu düşünürleri Hacı Bektaş Veli, Mevlana ve Yunus Emre dönemi Türkçesindeki sadelik, bin yıl sonraki günümüzden daha da güzel olduğunu görüyoruz. Övgüsü bitmeyen 621 yıllık Osmanlı döneminde, Türk Dili ve Kültürüne zarar verilmiştir. Batıya göçün Oğuz boyundan Anadolu’ya inen Türklerin Osman Bey’i ve ailesi melezleşmenin de etkisi ile Türklüğünü inkar ederek zarar verdiğini, dil ve kültürü ile de kanıtlamıştır.
Osmanlı’nın can çekiştiği son döneminde doğup büyüyen Mustafa Kemal, asker olarak yetişmiş ve genç yaşlarını, Ortadoğu ile Balkanlarda savaşarak geçmiştir. Asırlarca Osmanlı işgalinde kalıp hala kendine malik olamayan Arapları yakından tanımıştır. Cumhuriyetin ilk hedefi, Arap kültürü temsilcileri olan tarikatları saf dışı bırakmak olmuştur. Böylece Diyanet, TDK ve TTK’larının kıymeti daha da artmıştır.
Cumhuriyet döneminde yetişen İst. Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Medeni Hukuk Hocamız Merhum Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, 1940’lı yıllarda TDK için yeni öztürkçe sözcük üretme yarışları ile dilimize katılan sözcüklerin çoğu yaşayan Türkçemizde yerini aldığını yazardı. Gerçekten Cumhuriyetimizin her döneminde Türkçemizin zenginlemesi hep gündemde olmuş ama Osmanlının Arapçaya boğdurması ve şimdi de, batı dillerinin etkisi ile arzu edilen olmamıştır.
Son 20 yılın arap sevgisine ve tarikat çizgisine bağımlı siyaseti, orta dereceli okulları imamlık modeline getirerek, dilimizi yeniden arap kültürü baskısına sokmuştur. Sakınmadan söylemek isterim ki, son on yılın Ortadoğu talanına ve halkının uğradığı haksızlıklara üzülüyorum ama o ilkel kültürün esaretinin son bulacağını da umut ediyorum. Unutmayalım, tekke ve zaviyeler boşuna kapatılmadı. Tarikat baskısı yine bu ülkenin ve milletinin en büyük düşmanıdır. Umudun çıkış yolu, hızla devam eden çığ’ın altıda kalmamamıza bağlıdır.
27 Eylül 2021
Hüsnü ARSLAN