Afetleri Düşünürken

Bu yıla, eklentili afetler yılı demek istiyorum. 2019 sonundan itibaren ve hala devam eden covid-19 salgını atlatamadan Orman yangınları ile sel felaketlerini yaşıyoruz. Evet, bunların hepsini sadece biz değil, tüm dünya milletleri yaşıyor. Farkımız, afetler ile mücadele imkânları ve o imkânların topluma yansımasıdır. Ülkemizin içinde bulunduğu deprem olaylarını da eklersek, felaketleri ve afetleri düşünürken, asla bu sonuncudur diyemiyoruz.

Kuztekke İlkokuluna, 1947-48 dönemi başlayıp, 1950-51 döneminde bitirmiştim. O yılların öğretmenleri, Köy Enstitüsünden yeni mezun heyecanlı gençlerdi. Özellikle Hayat Bilgisi derslerimizi önemser, en yakınlarda yaşanan afetleri ve en yeni üretim tesislerini hafızalarımıza yerleşene kadar anlatırlardı. Bu bakımdan benim en çok duyduğum deprem olayı, 1939 Erzincan depremi ve o yıllarda toplumun çok değer verdiği şeker üretimi için üç fabrikamızın adları “Alpullu, Uşak ve Turhal” oluşuydu.

Erzincan depreminde yıkılan evlerin tamamı, o günün yokluğuna rağmen devlet eliyle yeniden yapılmış ama ülkemizde iyi anlaşılamamış inşaat tekniğinden dolayı, sonraki depremlere dayanamamıştır. Aslında buna inşaat tekniği yerine müteahhitlik tekniği demek gerekir. Örneğin, son Kastamonu-Bozkurt selinde otuz yıllık binalar yıkılmadı ama üç yıllık binalar yıkıldı. Bu çeşit örnekleri, pek çok afetlerde görüyoruz.

Birazda afetler ile alakası ne demeden şeker işletmelerine göz atalım. Ülkemizde pancar şekeri üreten işletme sayısı 2018 de 25’e ulaşmış, yaklaşık üç milyar $/yıl katma değer üretip, 250 bin aile ve toplam on milyon insanımızın geçim kaynağı olmuştur. Sağlıklı olması, milletlerin tercihi ve cari açığımızın da, devası olmuştur. 2018 de, 25 fabrikamızın 14’ü özelleştirilip, dokuzu devamlı olarak kapatılmıştır. Baskılar ile alınan hatalı kararlar, maden aramalar, HES’ler, heyelanlar, yangınlar, erozyonlar ve işsizlikler ile doğrudan ilgili olduğunu bilmeyen mi var?

Son iki hafta boyunca özellikle Manavgat Marmaris arasındaki ormanlarımız yanarak yok oldu. Denizi, ormanları ve iklimi ile ülkemizin incisi olan bölge sellere açık olacak ve turistik cazibesi kalmayacaktır. Otel yapmak için orman yakanlar, bu sonuçlardan en çok kaybeden olacaktır. Üreten köylüyü zaten düşünen yok, barı turizmi, doğayı düşünün ve ormanlarımızı yakan hainlere karşı önlem alın.

Bu kapsamda bir örnekte Kaz dağlarındır. Kaz dağları ve ormanları altın arayıcılarına teslim edildi. Gerçekten altın var mı, varsa denetleyen var mı, bunları da bilen yoktur. Ayrıca afetler açısından bakarsak, gözde tatil beldesi Altınoluk, sel ve heyelan bölgesi olmayacak mı? Açıkça oralardaki tanıdıklarım adına üzgünüm. Çünkü eşek yüküyle para verip yazlık aldınız ama sanırım artık zarardasınız.

Ülkelerin çıkarlarını, imkânlarını ve doğasını koruma görevi yönetenlerine aittir. Hal böyle iken, afetlerde dahi siyaset yapma hataları ve gafletleri oluyor. Dünya hayatında insanlar fani, yapılan doğru işler için dualar, hatalı işler için beddualar olacaktır. Örneğin, THK uçaklarını çalışmaz hale getiren CHP’dir deniyor. Öyle bile olsa, yirmi yıllık AKP iktidarı uyuyor mu? İtibar denip saraylar, saltanat araçları alınıyor, kara gün parası 128 milyar $’ın hesabı verilmiyor ama afetlerde dahi çamur atma yarışı oluyor, NEDEN? Çünkü asıl suçlu, bunları göremeyen halktır!

15 Ağustos 2021

Hüsnü ARSLAN

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s