Sosyal medyada bu yıl, emekçilerin bayramı özellikle çarpıcı görüntü ve yorumlar ile dile getirildi. Bu yüzden, “Yasaklar İçinde Bir Mayıs” başlıklı yazımda, en verimli 45 yıllık emekçiliğime ters düştüğüm duygusuna kapıldım. Umarım onu giderirken, daha çok batağa sokmamış olurum. Ama hala aynı endişeyi taşıdığıma göre, emekçilik gerçeğim kolay değişecek gibi görünmüyor.
Önce, emek ve emekçi tanımları ile başlamak istiyorum; Emek = Güç. Yazım, anlatım, çizim, tasarım, düşünce, yani üretilen her şey için harcanan efora, çalışmaya, emek diyoruz. Birde, Türkmenlerin “zahmet” dedikleri çok güzel bir tanımı daha var, o da, ne olursa olsun üretilen her şey için bir zahmet gerektiğini anlatıyor. Eğer emeği yeteri kadar tanıtabilmişsek, Emekçiye de, geçimi için çalışan demek yetebilir.
Tanımlama faslından sonra, biraz da kime emekçi dendiğini önekler ile belirleyelim. Akla gelen her türlü üretim çalışanlarına “emekçi” diyoruz. Biraz açıp örnekleyelim. Ağırlıklı olarak beden gücü ile çalışanlara işçi(sanayi, tarım ve hizmet işçilikleri gibi), Beden ve fikir gücü kullanan ara meslek erbabına usta, Daha çok çözüm üreten üst düzey meslek erbabına uzman ya da yönetici, Sermaye sahibi ve emeği değerlendiren işverenlere de patron emekçiler denir.
Emekçileri anlatmak kolay olmuyor. Çünkü yaşamın her safhası, emekçiler sayesinde güzelleşiyor. Evet, güzel olan değerler sevgi ve saygı ile taçlanıyor. Aile sevgisi, vatan sevgisi, insan sevgisi ve doğa sevgisi de, emeksiz olmuyor. Sevginin oluşması için zor emek gerekiyor. Onun için bayramlar çok güzel oluyor. Hiç kötülük bayramı olur mu?
Dini bayramlar, kutsal değerlere verilen emekler ve paylaşımları dolayısıyla güzeldir. Hırsızlığın, ahlaksızlığın, bencilliğin bayramı olur mu? Milli bayramlar, bayrak ve vatan sevgisine bağlıdır. Kan ve canların fedakârlığı ile elde edilen zaferlerin anılması içindir. Bizim için vatan savunması kutsaldır. Kutsallık, ağa-paşa, zengin-fakir farksız olarak, gençlerimize kınalar yakılıp, askere yollanarak kanıtlanıyordu…
Emekçi, Emek ile Ekmek kazanır. Bu 3E’li kavram hepimiz için kutsaldır. Bu yüzden çalışanda, çalıştıranda emeğinin hakkını korumak ister. İslam’ın yüce kitabı Kur’an da bunu “kul hakkı” olarak niteler. Tüm emekçiler bu kavramları yeterince anlarsa, pazarlıklar çözülür, barış, huzur, sevgi ortamı sağlanır ve üretim artar.
Az gelişmiş ülkelerin başarıları, çok kavga etmektir. Uygulamasız üniversitelerin boş gezen öğrencileri, teknolojisini üretmeyen okul ve işyerleri, işsiz dolaşan ve paraya ihtiyacı olan gençlerinin tek meşgalesi kavga etmektir. Çalışan ve okumayı sevenlerin kavgaya zamanları yoktur. Çünkü onlar, uzlaşmayı ve kul hakkı yememeği bilenlerdir.
04 Mayıs 2021
Hüsnü ARSLAN