Kadrolu iş hayatımın başladığı 1960’lı yıllarda, devlet işyerleri ile özel sektör farkını “Özel sektör, güzel sektör” diyerek ifade ederdik. 45 yıl sonra sadece emekli maaşı ile yaşamaya başladığımda bu söylemin tersinin daha güzel olduğunu anladım. Konuya özelimden başladım ama devamında genişletip, “neka ekmek, oka köfte” olmadığını anlatmaya çalışacağım. Yani, toplumun son derece hayati bir konusu emeklilik, akılcı kıstaslar ile değil, bölüp parçalanmış sigorta kurumları imkân farklarını, bir diğerine aktararak finansman sağlanmış olunmasına değineceğim.
1960 Ekim ile 1962 Haziran arasında öğretmenlik yapmıştım. O tarihlerde işe yeni başlayan bir öğretmenin aylık maaş ortalaması 350,00 TL idi. Sonra özel sektördeki bir tekstil işletmesinde çalışırken maşım, yaklaşık 2,5 katı idi. Ücret farkı ile özel ve güzel olsa da, yorucu, riskli ve güvencesiz sayıldığı için güzel sayılmazdı. İşyerlerinin bu farkları uzun zaman değişmediğini sanıyorum.
Konumuz, devam eden çalışma ömrünü artısı ve eksisi ile değerlendirmek ve ödenen sigorta primleri ile kazanılan emekli maaşımızın adaleti üzerinde durmaktır. Emekli olan herkesin yetkileri, forsları sıfırlanır, sadece ödediği prime göre hak ettiği maaşı kalır. Ne yazık ki, aynı gün sayısı ile daha çok prim ödeyen güzel sektörlünün emekli maaşı yarıya düşer.
Son 19 yılın değişmez iktidarı AKP, gerçekten bazı güzel işler yapmıştır. Daha önce emeklilik yaşının yükseltilmesine ek olarak, Sosyal Güvenlik Kurumlarının(SGK) tek çatı altında toplanmıştır. Yani Emekli Sandığı, SSK ve Bağkur’u birleştirmiş oldu ama prime esas değerlendirmeye geçiremedi. Sözünü ettiğimiz ve olması geren durumu bildiklerini ama işlerine gelmediğini sanıyorum.
Evet, üzerinde durulması gereken de zaten olması gerekendir. Sigortacılığın temel kuralı, kötü günlerde kullanabileceğin parayı biriktirmek ve milletin sırtına kambur olmadan yetirebilmektir. Bu, SGK bile olsa geçerli olmalıdır. O zaman, “neka ekmek, okaa köfte” kuralı sağlanmış olur. Buna, “Ayağını yorganına göre uzat ile Parayı veren düdüğü çalar” kurallarının eklenmesi gerekir. Anayasadaki “Sosyal Devlet” maddesi, seçilerek yetki verilenlere, tüm bu şartların korunmasını da emrediyor demektir.
Sosyal devlet; Görevlileri liyakate göre belirleyendir. Hesaplı olan ve hesap verendir. İşini planlayarak yapandır. Gösteriş ve savurganlıktan uzak durandır. Bağımsız yargı ile vicdanları rahatlatan adaleti oluşturandır. Sana bana göre değil, topluma göre yasa yapandır. Can, mal ve bireyler için emniyet, vatan için güçlü savunmadır. İş alan ve işveren haklarını birlikte görendir. İnanç, etnik ve siyasi ayırımcılık yapmayandır…
Devleti iyi yönetildiği, sosyal devlet olabilmesi, ekonomik istikrarı koruması, halkın mutlu ve güvenli olması ile anlaşılır. Partinin adamı veya yandaşı, yasa mağrur ve mağdurları, ülkenin en büyük sorunudur. İşverenleri, sendikaları, hatta halkı benden yana olan olmayan diyerek bölen zihniyetin devleti iyi yönettiğini kabul etmek imkânsızdır. Halkın itilip kakılmamak için demokrasi bilince sahip olması şarttır.
04Nisan 2021
Hüsnü ARSLAN